Nafaka Ziynet ve Çeyiz Eşyalarının İadesi Davası
DAVALI TARAF DAVADA KENDİSİNİ BİR VEKİL ARACILIĞI İLE TEMSİL ETTİRMESİNE RAĞMEN DAVALI LEHİNE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMEMESİ – HÜKMÜN BOZULMASI
T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2016 / 1999
Karar: 2016 / 5603
Karar Tarihi: 12.04.2016
ÖZET: Tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında, davacı lehine yoksulluk nafakası yönünden yerel mahkeme tarafından takdir edilen miktar fazladır. Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan nedenlerle, uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu fazla miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Kabule göre ise, mahkeme tarafından ziynet eşyaları talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, ancak davalı taraf davada kendisini bir vekil aracılığı ile temsil ettirmesine rağmen, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru görülmemiştir.
(4721 S. K. m. 175)
Dava: Taraflar arasındaki nafaka, ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların boşandıklarını, açılan bu davada müvekkilinin yoksulluk nafakası, ziynet eşyası, çeyiz eşyası ve ev eşyası taleplerine ilişkin haklarını saklı tuttuğunu, müvekkilinin ekonomik olarak çaresiz durumda olduğunu, ilkokul mezunu olduğunu, herhangi bir işte çalışmadığını, annesi ile yaşadığını, annesinin müvekkilinin ekonomik olarak talep ve ihtiyaçlarını karşılayamadığını, müvekkilinin boşanma arefesinde ortak konuttan kovulduğunu, bu nedenle ziynet eşyalarını ve çeyiz eşyalarını alamadığını belirterek, müvekkili lehine 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini, ziynet eşyalarının, ev eşyalarının ve çeyiz eşyalarının bedelinin davalı tarafından davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafın boşanma dolayısıyla yoksulluğa düşmediğini, kendisinin çalışabilecek güçte olduğunu, davacının çeyiz olarak getirdiği eşyaları iade etmeye hazır olduğunu, davacının bedeli istenen eşyaların birçoğunun kullanılmakla eskiyen şahsi eşyalar olduğunu, bu gibi eşyaların bedelinin özellikle de yıpranma payı düşülmeden istenilmesinin hakkın kötüye kullanımını teşkil ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yargılama aşamasında davacı yararına hükmedilen 350,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamı ile, karar kesinleştikten sonra aylık 400,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına, fazlaya ilişkin nafaka isteminin reddine, Islah dilekçesi ile talep edilen çeyiz eşyası talebinin reddine, Ziynet eşyası isteminin kabulü ile 1.480,00 TL değerinde 1 adet 20 gram 18 ayar boyun zinciri, 2.875,00 TL değerinde 1 adet 22 ayar beşi birlik, toplam 7.750,00 TL değerinde 5 adet 20’şer gramdan 22 ayar burma bilezik, 256,00 TL değerinde 1 çift 3 gram 14 ayar küpe, toplam 3.450,00 TL değerinde 6 adet 22 ayar reşat altın, toplam 768,00 TL değerinde 3 adet 3’er gramdan 14ayar yüzüğün davalı tarafından davacıya aynen iadesine, bunun mümkün olmaması halinde 16.579,00 TL ziynet eşyası bedelinin dava dilekçesi ile talep edilen 1.000,00 TL yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek, ıslah edilen miktar yönünden ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
TMK.’nun 175.maddesinde; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, yoksulluk nafakası takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının yanında, ülkedeki ekonomik gelişmeler (paranın satın alma gücündeki kayıp ve bu hususun taraflara etkisi) de gözönünde tutulmalıdır.
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumu da, nafaka takdir edilirken dikkate alınmalıdır.
Tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında, davacı lehine yoksulluk nafakası yönünden yerel mahkeme tarafından takdir edilen miktar fazladır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan nedenlerle, uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu fazla miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre ise, mahkeme tarafından ziynet eşyaları talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, ancak davalı taraf davada kendisini bir vekil aracılığı ile temsil ettirmesine rağmen, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.