Kararda Arama Sonucunda Elde Edilen Delilin Hukuka Aykırı Elde Edildiğinin Gösterilmesi Gerektiği
MALA ZARAR VERME SUÇU
ARAMANIN MAHKUMİYET HÜKMÜNÜN GEREKÇESİNDE HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLE ELDE EDİLDİĞİNİN AÇIKÇA GÖSTERİLMEDİĞİ
HÜKMÜN BOZULDUĞU
T.C YARGITAY
19.Ceza Dairesi
Esas: 2015 / 13907
Karar: 2015 / 4390
Karar Tarihi: 15.09.2015
ÖZET: Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri ve diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulurdüzenlemesi karşısında, o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmadan arama yapılamayacağı gözetilmeden, yapılan aramanın mahkumiyet hükmünün gerekçesinde hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinin açıkça gösterilmemesi suretiyle kanuna aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiştir.
(5271 S. K. m. 119, 230) (5237 S. K. m. 43, 44) (YCGK 08.04.2014 T. 2013/7-591 E. 2014/171 K.)
Dava ve Karar: Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ceza Muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunmasıyla kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
Ceza Muhakemesi hukukumuz delil serbestliği ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanınmıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur.
Delillerin bir ya da bir kaçının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmesi hukuka uygun yöntemle elde edilen diğer delillerin yok sayılmasını gerektirecek midir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyalin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6 ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz (Chalkley/Birleşik Krallık (kk)B.No: 6383/100, 26.09.2002)
Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 230. madde 1 inci fıkra (b) bendinde ”mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça” gösterilir denilmek suretiyle hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir.
Temyiz davasına konu olayda arama sırasında o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmamış ise de sanığın arama işlemine herhangi bir itirazının bulunmaması ve mahkeme huzurundaki beyanı karşısında suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplum olduğu cihetle; UYAP ortamında yapılan araştırmada benzer eylemler nedeniyle sanık hakkında Kartal Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince 21/02/2012 tarih ve 2011/460 Esas,2012/129 Karar sayılı karar ve yine aynı Mahkeme tarafından 12/04/2012 tarih,2012/57 Esas,2012/13 Karar sayılı kararla verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen Dairemizin 2015/5252 ve 2015/6862 esaslarında kayıtlı olan dava dosyalarının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Anılan dosyalar getirtilip incelenerek birleştirilmesi, suç ve iddianame tarihleri dikkate alınıp hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilmek suretiyle, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında 5237 sayılı TCK’nın 44 üncü maddesi delaletiyle, aynı yasanın 43/1 inci maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu,
2–Hakkında katılma kararı verilen Ş.. Film isimli şirketin dosyaya sunmuş olduğu belgeler arasında “Kırık Kucaklaşmalar” isimli esere ait hak sahipliği belgesinin bulunmadığı tespit edilmekle, yasal süresi içinde hak sahipliği belgesi sunamayan Ş.. Film isimli şirketin şikayet hakkı bulunmamasına rağmen sanık hakkında 5846 Sayılı Kanun’un 81/4 üncü madde yerine, 71/1 ,81/13 maddeleri uyarınca hüküm tesisi,
3-Dosya kapsamından, katılan şirketin kendisini vekil temsil ettirmediğinin anlaşılmasına rağmen 1980 TL vekalet ücretinin sanıktan tahsiline karar verilmesi,
4-5271 sayılı CMK’nın 119 uncu madde 4 üncü fıkrasındaki Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri ve diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur düzenlemesi karşısında, o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmadan arama yapılamayacağı gözetilmeden, yapılan aramanın mahkumiyet hükmünün gerekçesinde hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinin açıkça gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 230 maddesinin 1 inci fıkrasının b bendine aykırı davranılması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 s. Kanun’un 8/1 inci maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321 inci maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak, sanık hakkında CMUK326/son hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine,15.09.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.