İSTİHKAK İDDİASININ REDDİ İSTEMİ
FATURALARA KONU MALLARIN HACZE KONU MAHCUZLARA İLİŞKİN OLUP OLMADIĞI KESİN BİR ŞEKİLDE TESPİT EDİLEMEDİĞİ – DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN BOZULMASI
T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2017 / 9310
Karar: 2017 / 2317
Karar Tarihi: 23.02.2017
ÖZET: İspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan davalı üçüncü kişi şirketin dayandığı, her zaman temini mümkün olan ve borcun doğumundan sonraki tarihi taşıyan ve borçlu tarafından 3.kişi şirket adına düzenlenmiş faturalar karinenin aksini ispata yeterli olmadığı gibi söz konusu faturalara konu malların ayırt edici özelliği belirtilmediğinden hacze konu mahcuzlara ilişkin olup olmadığı kesin bir şekilde tespit edilememiştir. Mahkemece bu hususlar göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
(2004 S. K. m. 97, 99)
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı alacaklı vekili, 11.09.2014 tarihinde haczedilen malların borçlu şirkete ait olduğunu, borçlu şirket ile 3.kişi şirket çalışanlarının aynı kişiler olduğunu, işyeri devrinin yasalara uygun olarak gerçekleştirilmediğini, hacze konu menkullerle ilgili üçüncü kişinin istihkak iddiasının alacaklıdan mal kaçırmak için ileri sürüldüğünü belirterek istihkak iddiasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili, borçlu şirket ile müvekkili şirket arasındaki tek ticari ilişkinin çalışan Halil Kıntış vasıtası ile borçlu şirketten faturalarda belirtilen malların satın alınmasından ibaret olduğunu, hacze konu malların 3.kişi şirkete ait olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı borçlu; usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine karşın duruşmalara katılmamış cevap da vermemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; borçlunun kuruluş adresinin haciz adresi olduğu ancak 07/08/2014 tarihinde adresini değiştirdiğinden, 3.kişi şirketin haciz adresinde faaliyet gösterdiğinin sabit olduğu, haciz esnasında borçlu şirkete ait belgeye rastlanılmadığı, haciz anında hazır bulunan Halil Kıntış isimli kişinin borçlu şirkette çalışırken, 3.kişi şirkette çalışmaya başlamasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, ispat yükü altında bulunan alacaklı tarafın karinenin aksini kanıtlamaya elverişli delil sunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİKnun 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Dava konusu haciz, ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edildiği ve takibe dayanak sözleşmede belirtilen adreste yapılmıştır. Bu halde İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla davacı alacaklı yararınadır. Karinenin aksinin davalı 3.kişi tarafından ispat edilmesi gerekir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, dava konusu haczin yapıldığı iş yerinin borçlunun eski faaliyet adresi olduğu, takip tarihinden çok kısa bir süre önce adresten ayrıldığı çekişmesizdir. Borçlu Şirket ile istihkak iddiasında bulunan Şirket aynı iş kolunda ticari faaliyette bulunmaktadırlar. Davalı 3.kişi, haciz adresindeki faaliyetine borcun doğumundan sonra 7.5.2014 tarihinde başlamıştır. Ayrıca; borçlu Şirkette sigortalı olarak çalışan ve 30.4.2014 tarihinde ayrılan Çınar Kürüm, 3.kişi şirketin kurucu, hakim ve tek ortağı olup, aynı zamanda yetkilisidir. Bundan ayrı, 16.10.2014 tarihli haciz tutanağına göre, borçlu şirketin haciz yapılan adresten ayrıldığı ve ticaret sicilde kayıtlı son adresinde şirket levhası bulunmasına karşın faaliyette bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bununla birlikte, ıspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan davalı üçüncü kişi şirketin dayandığı, her zaman temini mümkün olan ve borcun doğumundan sonraki tarihi taşıyan ve borçlu tarafından 3.kişi şirket adına düzenlenmiş faturalar karinenin aksini ispata yeterli olmadığı gibi söz konusu faturalara konu malların ayırt edici özelliği belirtilmediğinden hacze konu mahcuzlara ilişkin olup olmadığı kesin bir şekilde tespit edilememiştir
Mahkemece bu hususlar göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde iadesine 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.