Fark İhbar Tazminatının Tahsili İstemi
T.C YARGITAY
9.Hukuk Dairesi
Esas: 1999 / 19080
Karar: 2000 / 776
Karar Tarihi: 01.02.2000
ÖZET: Mahkemece davacı işçinin faaliyeti durdurulan işçi sendikasının anılan tarihte üyesi olup olmadığı araştırılmış olup sendika önce gönderdiği bir yazıda davacının üye olduğunu açık olarak bildirmiş; ancak mahkemenin konuyu açıklığa kavuşturmak üzere yazmış olduğu sonraki bir yazıya gönderdiği cevapta da sendika işyeri temsilcisinin beyanına göre davacı işçinin üye olduğunu açıklamıştır. Bu gelişmelerden de anlaşıldığı üzere davacı işçi sendikaya üye olduğunu gösteren üyelik fişini ibraz edememiştir.(2822 S. K. m. 6/son) (1475 S. K. m. 13)
Dava: Davacı fark ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de HUMK. nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı işçi 1980 harekatı üzerine faaliyeti durdurulan işçi sendikasının taraf olduğu 1.1.1980-31.12.1981 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinde ihbar önellerinin artırılmış olduğunu, daha sonra o toplu iş sözleşmesinin yerine başka bir sözleşmenin yürürlüğe konulmadığı ancak son yıllarda işyerinde yeni yeni sendikalaşma faaliyetlerinin başladığını, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 6/son maddesi uyarınca Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinin yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam etmesi gerektiğini oysa kendisine o önceki Toplu İş Sözleşmesinde öngörülen önele göre ihbar tazminatının ödenmediğini ileri sürerek fark ihbar tazminatı isteğinde bulunmuştur.
Sendikaların Kayyumlar Marifetiyle Yönetilmesi
Yapılan görüşmeler sonucunda Dairemizce önceki sözleşmenin yürürlüğünün sona erdiği tarihin ne kadar önce olursa olsun, işyerinde daha sonra yenisi yürürlüğe konulmadığı sürece eskisinin uygulanmış hükümlerinin normatif hüküm olarak uygulanması gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Gerçekten anılan 6 ncı maddenin son fıkrası böyle bir yoruma müsait olup işçilerin yararlarına getirilen hükümlerinin uygulanmalarının sürdürülmesi sosyal hukuk devletinin de bir gereğidir. Burada ayrıca belirtmek gerekir ki 2822 sayılı anılan Yasa söz konusu Toplu İş Sözleşmesinin yürürlüğü sırasında mer’i değil ise de önceki aynı konuya ilişkin 275 sayılı kanunda aynı mahiyette bir hükme yer verilmiş idi. (m. 3.)
Bu sorun böylece çözümlendikten sonra üzerinde durulması gereken bir başka uyuşmazlık da sendika üyeliği ile ilgidir. Mahkemece davacı işçinin faaliyeti durdurulan işçi sendikasının anılan tarihte üyesi olup olmadığı araştırılmış olup sendika önce gönderdiği bir yazıda davacının üye olduğunu açık olarak bildirmiş; ancak mahkemenin konuyu açıklığa kavuşturmak üzere yazmış olduğu sonraki bir yazıya gönderdiği cevapta da sendika işyeri temsilcisinin beyanına göre davacı işçinin üye olduğunu açıklamıştır. Bu gelişmelerden de anlaşıldığı üzere davacı işçi sendikaya üye olduğunu gösteren üyelik fişini ibraz edememiştir. Mahkemece bütün bunlardan sonra davacı işçinin anılan sendikaya üye olduğu kabul edilerek fark ihbar tazminatı hüküm altına alınmıştır.
Faaliyeti durdurulan bir sendikanın tarafı olduğu Toplu İş Sözleşmeleriyle ilgili hükmün uygulaması isteğiyle bu davanın açıldığı faaliyeti durdurulduktan sonra sendikaların kayyumlar marifetiyle yönetildiği, bütün bilgi ve belgelerin kayyumlara teslim edildiği çok uzun süre sonra faaliyetlerine izin verildikten sonra tüm evrakın sendikalara iade edildiği düşünülerek üyelik fişinin elde edilmesinin güçlüğü karşısında sendikaca üyeliğin varlığının ısrarlı şekilde belirtilmesi nedeniyle temyiz aşamasında davacı tarafça işveren tarafından düzenlenen bordrolardaki davacıdan da sendika aidatının kesildiği şeklindeki ifadenin ne dereceye kadar doğru olduğunu tahkiki zarureti vardır. Bu itibarla öncelikle aidat bordro asıllarının temini için sendikaya yazı yazılması ve bu bordroların hangi ay ve yıllara ait olduğunun belirlenmesi ve ondan sonrada gelecek cevaplar dosya içeriği ile karşılaştırılarak sonuca gidilmesi gerçeğin ortaya çıkması bakımından yerinde olur.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.02.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İşçinin Faaliyeti Durdurulan İşçi Sendikasının Anılan Tarihte Üyesi Olup Olmadığı Araştırılması Gereği
Karşı Oy
Davacının hizmet akdi davalı işveren tarafından 1475 sayılı İş Kanununun 13. maddesine göre, yasal hakları ödenerek feshedilmiştir.
Davacı işçi, 1980 yılından önce P. İş Sendikasına üye olmuştur. Davacının üyesi sendikasıyla davalı işveren arasında bağıtlanmış bulunan Toplu İş Sözleşmesi 1.1.1980-31.12.1981 tarihleri arasında yürürlükte kalmıştır. Davacı, bu sözleşmeden yararlanmıştır.
Söz konusu Toplu İş Sözleşmesinden sonra davacının hizmet akdinin sona erdiği 5.3.1988 tarihine kadar davalıya ait işyerinde başka hiçbir Toplu İş Sözleşmesi imzalanmamıştır.
Davacı, açmış olduğu bu davada Toplu İş Sözleşmesinin 66. maddesinden kıdemi üç yıldan fazla olanlara 16 hafta üzerinden ihbar tazminatının ödenmesi öngörüldüğünden bahisle buna göre anılan tazminatı istemiştir.
Burada halledilmesi gereken sorun, 1.1.1980-3.12.1981 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin, 1998 yılına kadar hizmet akdi olarak sürüp sürmeyeceğidir.
Anılan yasa kuralının konulmasındaki gaye, yeni Toplu İş Sözleşmesinin yapılıncaya kadar işçilerin mağdur duruma düşürülmemesidir. Burada öne çıkan husus, yeni bir Toplu İş Sözleşmesi imzalanıncaya kadar geçen zaman parçasıdır. Bu süreç sonunda sözleşmenin yapılacağı kabul edilmiştir. Arada kalan boşlukta süresi sona eren Toplu İş Sözleşmesinden yararlanacaklarının iş ilişkisinin düzenlenmesi gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Böylece yeni toplu iş sözleşmesi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akdi taraflarınca kararlaştırılmış sayılarak, yasal varsayım gereği Toplu İş Sözleşmesi kuralları hizmet akdi kuralı haline gelmektedir.
Somut olaya baktığımızda bu işyerinde 16 yıl içerisinde hiçbir Toplu İş Sözleşmesi yapım süreci cereyan etmemiştir. Bu durumda davacı işçinin uzun yıllar önce yapılmış Toplu İş Sözleşmesinden yararlanması hukukun temel ilkeleri, Toplu İş Hukukunun genel ilkeleri, 2822 sayılı TİSGLK madde 6/son fıkra kuralının, yasanın çıkarılış amacına uygun amaçsal yorumu göz önüne alınırsa olanaksızdır.
Açıkladığım gerekçeyle yerel mahkeme kararının bozulması görüşündeyim.
Karşı Oy
Davacının P. İş Sendikasına üye olduğu, 1.1.1980-31.12.1981 yürürlük süreli anılan sendikanın davalı işveren ile bağıtladığı Toplu İş Sözleşmesinden yararlandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Dosyada P. İş Sendikasından alınan cevabi yazıda davacının üyeleri olduğu bildirilmiştir. Davacı vekili tarafından temyiz safhasında dosyaya ibraz edilen ve yıl gösterilmeden Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında sendika üyelik aidatlarının ödendiği faks örnekleri ile desteklenmiştir. Esasen davanın esasını çözen bu durumun belirlenebilmesi için davacının anılan dönemde P. İş Sendikası üyesi olmadığı ve ücretinden sendika üyelik aidatı kesilmediği yolundaki savunmanın ispatı kolaylık açısından davalı işverene düşmektedir. İşveren kendisinde bulunması gereken kayıtları sağlamak zorundadır. (Bkz. Yrg. 9.H.D., 2.7.1996, E.1995/10122, K.1999/15102)
Öte yandan dava tarihinde veya hizmet akdinin feshi sırasında davacının başka bir sendikaya üye olmuş bulunması 2822 sayılı yasanın 6/son maddesi karşısında önemli değildir. Gerçekten, yeni üye olduğu sendika bir toplu iş sözleşmesi bağıtlamadığından uzun süre önce sona ermiş olsa da normatif hükümleri yürürlükte olan P. İş Sendikasının bağıtladığı Toplu İş Sözleşmesindeki hükümlere göre ihbar önelleri esas alınarak ihbar tazminatını kabul eden yerel mahkeme kararının onanması düşüncesiyle çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.