Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil Davası
T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2000 / 1-11
Karar: 2000 / 32
Karar Tarihi: 26.01.2000
ÖZET: Davalı kiracı 3 aylık yasal süre dolmadan 13.04.1998 tarihinde kira tespit davası açmıştır. Bu durumda davacı Vakıflar İdaresi lehine kazanılmış hakkın varlığından söz edilemez. Bu nedenle elatmanın önlenmesi isteminin reddi gerekir.(2709 S. K. m. 153) (6570 S. K. Geç. m. 6) (2949 S. K. m. 53) (Any. Mah. 20.05.1998 T. 1998/10 E. 1998/3-2 K.) (Any. Mah. 20.05.1998 T. 1998/10 E. 1998/18 K.) (Any. Mah. 08.12.1967 T. 1961/59 E. 1967/1095 K) (Any. Mah. 19.12.1989 T. 1989/14 E. 1989/49 K.) (Any. Mah. 12.12.1989 T. 1989/11 E. 1989/48 K.)
Taraflar arasındaki <men-i müdahale-ecrimisil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 22.10.1998 gün ve 1998/416 E-396 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tararından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 8.2.1999 gün ve 1999/491-778 sayılı ilamiyle;
(…Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine,
Davacı idare vekilinin temyizine gelince:
Bilindiği üzere vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla Tabii Afetlerden Zarar Gören Taşınmazların Afet Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 4331 sayılı Kanun 23.01.1998 tarihinde kabul edilip 27.01.1998 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Davalı Kiracının Üç Aylık Yasal Süre Dolmadan Kira Tespit Davası Açtığı
Söz konusu kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı gayrimenkul kiraları hakkındaki kanuna eklenen geçici 6. maddesinin birinci fıkrasında <Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer> hükmü getirilmek suretiyle mevcut kira sözleşmelerine son verilmiştir. Bu açık hükümden anlaşılacağı üzere kira sözleşmelerinin belirtilen tarihte sona ermesi hiç bir taraf işlemine veya herhangi bir koşula bağlı tutulmamıştır. Esasen kanun koyucunun amacı devam eden kira sözleşmelerini ortadan kaldırmak, tarafların anlaşmaları halinde yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktan ibarettir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeniden yapılacak kira sözleşmelerinin nasıl yapılması gerektiği ve yapılına süreleri açıklanmış ayrıca kanun gereği kira sözleşmeleri son bulan kiracılara idarece önerilen koşulları ve kira bedelini kabul ettikleri takdirde yeni kira sözleşmeleri yapmaları için öncelik hakkı tanınmış, öngörülen koşullarda ve sürede yeni kira sözleşmesi yapmayan kiracıların da ne şekilde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır.
O halde, geçici 6. maddenin birinci fıkrası hükmüyle kira sözleşmeleri son bulan kiracıların, sonra gelen fıkralarda belirtilen sürede ve koşullarda yeni kira sözleşmeleri yapmamaları halinde haksız el atan (fuzuli şagil)durumuna düşeceklerinde kuşku yoktur. Daha açık bir anlatımla 4331 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 27.01.1998 tarihinden itibaren üç ay içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü veya mütevellilerince rayiç ya da emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve koşulları tesbit edilip kendilerine tebliğ edilmesine karşın üç ayı takip eden otuz gün içerisinde kira sözleşmesi yapmayan eski kiracıların önceki kira sözleşmelerine dayanarak hak iddia edemeyecekleri açıktır.
Ne var ki, 4331 sayılı kanun Anayasa Mahkemesinin 20.05.1998 tarih 1998/10 esas 1998/18 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş; aynı zamanda iptal kararının resmi gazetede yayınlanacağı güne kadar (1998/3-2 karar sayısı ile) yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş; bu karar 20/5 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak infaz edilebilir hale gelmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal edilen kanuna göre oluşan kazanılmış hakların korunması; buna bağlı olarak hukuka ve Devlete güvenin sağlanması, hukuk devletinin en önemli amaçlarından olan huzurlu ve istikrarlı bir ortamın yaratılması için Anayasa’nın 153/5. maddesi ile iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı kabul edilmiştir.
Nitekim, değinilen bu kural (keyfi tasarrufları ve haksız kazançları önlemek: adalet ilkesini gerçekleştirmek gibi bazı istisnalar dışında) tüm Yüksek mahkemelerce aynen kabul edilerek uygulana gelmektedir.
Davacı Vakıflar İdaresi Lehine Kazanılmış Hakkın Varlığından Söz Edilemeyeceği
Yine uygulamada ve doktrinde; devam eden uyuşmazlıklar ve tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kuralın derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacağı görüşü benimsenmiş olmakla yukarıda değinilen 6. maddenin birinci fıkrası hükmü vakıf taşınmazlara ait kira sözleşmelerini 27.04.1998 tarihinde sona erdirip işlevini tamamlamış ve hukuki sonucunu doğurmuştur. Bu itibarla belirtilen tarihten sonra devam eden bir hukuki münasebetin (kira ilişkisinin veya taraflar arasındaki çekişmenin varlığı kabul edilemez. Bunun yanında kira sözleşmeleri, bir taraf işlemini veya koşulu gerektirmeksizin kanun gereği sona erdiklerinden önceki sözleşmeler hakkında mahkemelere başvurma olanağı da bulunmamaktadır. 4331 sayılı kanunun 6. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında öngörülen süreler ve açılacak davalar ise tamamen yeni yapılacak kira sözleşmelerine ilişkin olduğundan son bulan kira sözleşmelerine ait bir uyuşmazlık olarak değerlendirilemez. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde iptal kararının geriye yürümesini zorunlu kılan bir nedenden söz etme olanağı yoktur. Aksinin kabulü Anayasa’nın 153/5. maddesine ve kazanılmış hak kuralına ters düşen bir sonuç ortaya çıkarır.
Somut olayda davalıya yöntemine uygun biçimde gerekli tebligat yapılmış davalı süresi içerisinde yeni bir kira sözleşmesi yapmayarak taşınmazda haksız elatan (işgalci) durumuna düşmüştür.
Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesine de karar verilmesi gerekirken, buna yönelik isteğin reddedilmesi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan gereği görüşüldü:
Vakıf yoluyla meydana getirilen ata yadigarı mimarı eserleri korumak, onarılarak Türk Kültürünün gelecek nesillere intikalini sağlamak, vakıf mallarını ekonomik şekilde işletmek görevini yüklenen Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mülhak vakıfların bütçe gelirlerinin tamamına yakını vakıf taşınmazların kiralanması ile elde edilen kira gelirlerinin oluşturduğu, ne var ki uzun süreli sözleşmeler günün değişen ekonomik şartları, yargı organlarından zamanında istenilen artışa ilişkin karar alınmaması, ısıtma aydınlatma, işçi ücretleri gibi zorunlu giderlerdeki artışlar sonucu vakıf taşınmazların kiralarının zaman içerisinde çok düşük seviyede kaldığı hatta birçok iş yerinde gelir gideri karşılayamadığı gerekçesiyle vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla tabii aletlerden zarar gören taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı tanınması ve devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklemesine Dair 4331 sayılı Kanun 23.01.1998 tarihinde kabul edilip 27.01.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Elatmanın Önlenmesi İsteminin Reddi Gereği
Söz konusu Kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasında <Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer> hükmü getirilmiştir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeni yapılacak kira sözleşmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerin yapacağı işlemler yeni kira sözleşmesinin koşulları ve süresi, eski kiracının yeniden kira sözleşmeli yapmaması halinde tahliyesi, bildirilen yeni kira bedeli hakkında mahkemeye başvurma yolları hükme bağlanmıştır.
4331 sayılı Kanun ile 6570 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasının açık hükmüne göre mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri kanunun yürürlüğe girdiği 27.01.1998 tarihinden üç ay sonra yani 27.04.1999 tarihinde son bulmaktadır”. Aynı maddenin üçüncü fıkrası ise Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerce bildirilen kira bedeli ve koşullarını kabul eden eski kiracıya yeni kira sözleşmesi yapmak üzere üç ayı takip eden otuz günlük başka bir süre tanınmış, kira sözleşmesi sona ermesine karşın önceki kiracıyı bu otuz günlük sürenin son bulduğu 27.05.1998 tarihine kadar fuzuli şagil saymayarak mecuru kullanmasına izin vermiştir.
4331 sayılı yasanın Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile açılan dava üzerine, Anayasa Mahkemesince 20.05.1998 tarih 1998/10 esas 1998/3-2 sayılı kararla yürürlüğü durdurma aynı tarih 1998/10 esas 1998/18 sayılı karar ile de kanunun iptaline karar verilmiş yürürlüğünün durdurma kararı 23.05.1998 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak bağlayıcı nitelik kazanmıştır.
Yargıtay Özel Dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık: 4331 sayılı Yasanın geçici 6 ncı maddesi anlamında eski kira sözleşmelerinin ne zaman son bulmuş sayılacağının tayin ve tesbitinde toplanmaktadır. Bu konuda 4331 sayılı Yasa ile getirilen geçici 6. maddenin birinci fıkrasının hükmü açık olup yukarıda değinildiği üzere eski kira sözleşmelerine bu fıkra hükmüyle 27.04.1998 tarihi itibariyle son verilmiştir. Yasanın sonraki fıkraları ve üçüncü fıkradaki, üç ayı takip eden otuz günlük süre, yapılacak yeni kira sözleşmelerine ilişkindir. Esasen kanun koyucunun amacı da eski kira sözleşmelerine son vermek raicine uygun kira bedeli ile yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktır. Nitekim madde metninden de açıkça izlenildiği üzere, eski kira sözleşmelerinin sona ermesi yasada öngörülen <Aylık süre> dışında hiçbir ön koşula, yapılması istenilen hiçbir işlem veya irade izharına bağlı tutulmamıştır. O nedenle salt yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ayın geçmesiyle eski kira sözleşmelerinin doğrudan muhfesih olacağının kabulü gerekir.
Bu açıklamalardan sonra, Anayasa Mahkemesi Kararlarından iptal hükmünün geriye yürüme (extunç) etkisinin hukuki kapsam ve alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Öncelikle belirtelim ki, Hukuk Genel Kurulu bu konuyu, somut olayın zorunlulukla sunduğu <kazanılmış haklar> çerçevelinde ve sınırlı bir düzeyde tartışmış ve tahlil etmiştir. Yine işaret edelim ki, kazanılmış hakların varlığı halinde iptal kararlarının geriye Yürümeyeceği ilkesi kurulda oybirliği ile kabul edilmiştir.
Gerçekte de, Anayasal yargıda: idari yargıdaki iptal kararının (extunç) geriye yürüme etkisi ilke olarak kabul edilmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Diğer bir anlatımla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geri yürümezliği kuralına öncelik tanınmıştır. (Anayasa Md. 153)
Anayasanın 153/V. maddesine bakıldığında, iptal kararının geri yürümeyeceği ilkesine, yasa koyucu tarafından bir istisna tanınmadığı kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın görülmektedir.
Ne var ki, bu anayasal hükmün salt lafzi yorumla uygulanması, zaman hakkaniyet, nesafet, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı sonuçlar yaratabilir. (Bkz. N. Bilge Anayasa Mahkemesi Kararlarının geriye yürümezliği sorunu, Ankara Baro Dergisi 1990/3, Sh. 332) O nedenle Anayasanın 153. maddesinin istisnalarının varlığı öğretide ve yargıda gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.
Türk Anayasal sisteminde benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı, Devlete güven duygularını sarsmamak, Devlet yaşamında kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını sağlamak olarak özetlenebilir.
Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış haklar) korunması hukuk devletinin gereğidir.
O nedenle hukuksal ve maddi alanda etkisini göstermiş hukuk kaideleri uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geri yürümeyeceğinin kabulü kaçınılmazdır.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan ön önemli unsurlardandır.
Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar, Anayasanın (2) nci maddesinde açıklanan <Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir> hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamının neden olur ve kabul edilemez.
Ayrıca; 4331 sayılı Yasanın yayım tarihi olan 27.1.1998 tarihinden başlayan ve aynı yasanın 6/1 maddesinde öngörülen 3 aylık süre 27.04.1998 tarihinde sona ermekte ve bu tarihte taraflar arasındaki kira sözleşmesinin sona ereceği ifade edilmektedir.
Kural olarak: taraflar arasındaki kira sözleşmesi bu tarihte yasal koşullara uygun olarak işlevlerini tamamlamış ve hukuki, sonuç ve subjektif statüye geçerek kişiye ait bir nitelik kazanmış olur. Buna göre: Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve yürürlüğün durdurulması kararı davacı vakıflar idaresi yararına kazanmış hakkın vücut bulmasından sonra devreye girmişse geriye etkili biçimde hukuki sonuç doğurmayacağının kabul edilmesi gerekir.
Ne var ki, somut olayda: davalı kiracı 3 aylık yasal süre dolmadan 13.04.1998 tarihinde kira tespit davası açmıştır. Bu durumda davacı Vakıflar İdaresi lehine kazanılmış hakkın varlığından söz edilemez.
Yerel mahkemenin direnme gerekçeleri yerinde bulunmamışsa da sonucu itibariyle doğru bulunmuş olup yukarıda açıklanan gerekçeyle onanmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (710.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 26.01.2000 gününde, sonucunda oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı idarenin davadaki talebinin dayanağı 4331 sayılı Tabi Afetlerden Zarar Gören Vakıf Taşınmazların Afet Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna bir ek ve bir geçici madde eklenmesine dair Kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 6. maddesidir.
Anılan Yasa hükmü 27.01.1998 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüye girmiş; ancak, Anayasa Mahkemesinin 20.05.1998 gün ve 1998/10-18 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararıyla ayrıca; yasanın <uygulanmasından doğacak ve sonradan giderilmesi olanaksız durumların ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalması için> iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanacağı güne kadar maddenin yürürlüğünün durdurulmasına hükmetmiştir.
İptal edilen geçici 6. maddenin birinci fıkrasında: davacı idarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona ereceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında da, bu süre içerisinde idare ve vakıf mütevellileri tarafından belirlenecek yeni kira bedeli ve şartlarının kiracıya tebliğ olunacağı hükmü getirilmiştir. Bu koşulları kabul eden kiracılarla (üç ayı takibeden otuz gün içinde yeniden kira sözleşmesi kurulması imkanı da üçüncü fıkra ile sağlanmıştır.
İdare tarafından belirlenen Kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde. verilen karar kesinleşinceye kadar idarece saptanan yeni kira bedeli üzerinden ödemeye devam olunacağı beşinci fıkra ile öngörülmüş; mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde, mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kara sözleşmesi yapmaya hakkı bulunduğu da yedinci fıkrada düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre yasa ile öngörülen temel amacın, davacı idarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlarına ilişkin kira sözleşmelerinin, yasada belirlenen koşullara göre, özellikle kira bedeli bakımından yenilenmesi olduğu kuşkusuzdur.
Geçici 6. madde bir bütün halinde incelendiğinde; bir yandan yasa ile tayin edilen üç aylık surenin geçmesi halinde önceki kira sözleşmelerinin sona ereceği hükmüne yer verilmişken; diğer taraftan idarece bildirilen kira bedelinin kabulü halinde yasada sözü edilen üç ayı takiben otuz gün içinde yeni bir kira sözleşmesi yapılacağı; kira bedeline karşı suresi içinde (bu sürenin ne olduğu açık olmamakla birlikte otuz günlük süre olduğu sonucuna varılmaktadır) dava açılması halinde, mahkemece verilen kararın kesinleşmesine kadar idarece tesbit edilen kira bedelinin ödenmesine devam edileceği ve kesinleşmeden başlayarak otuz gün içinde de mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni sözleşme yapma hakkı bulunduğu ifade edilmektedir.
Şu hale göre, geçici 6. maddenin 1. fıkrasında kira sözleşmelerinin yasanın yürürlük tarihi olan 27.01.1998 den üç ay sonra 27.04.1998 tarihinde sona ereceği belirtilmesine rağmen diğer fıkralar hükümlerine göre kira ilişkisinin çekişmesiz hallerde 27.05.1998 çekişmeli durumlarda ise mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden itibaren otuz gün sonrasına kadar devam edeceği sonucuna varılmaktadır. Öyle ise, 27.04.1998 tarihi itibarıyla kira akdinin sona erdiği ve kiracının bu tarihte haksız işgalci durumuna düştüğü söylenemez.
Durum bu iken, söz konusu yasa Anayasa Mahkemesince 20.05.1998 tarihinde Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş, aynı tarihte de yürürlüğün durdurulmasına karar verilmiştir. Yani kiralayan kiracı ilişkilinin devamına olanak tanınan otuz günlük sürenin dolma tarihi olan 27.05.1998 gününden önce yasa hükmünü yitirmiş, uygulama olanağı ortadan kaldırılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması hükmüne kadar ki süreç içerisinde, iptal edilmiş olsa dahi bu yasada ön görülen kurallar gereği oluşan yeni statülerin (yeni kira sözleşmesinin yapılması, kiralananın boşaltılması vs. gibi; korunacağı muhakkaktır. Anayasanın 153. maddesinde yer olan <iptal kararlarının geriye yürümezliği> ilkesi ile <kazanılmış hak> kuralı aksine düşünce tarzına engeldir.
Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kuralın uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması hukuk devletinin gereğidir, tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilenmemesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurması kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Bu bakış açısı ile somut olay yönünden iptal edilen yasa hükmü gereği bir hak kazanılması bunun korunmaya değer olduğunun ileri sürülebilmesi için, öncelikle, Anayasaya aykırı dahi olsa şekli anlamda bir kurallar bütününün ayakta olması gerekir, oysa Anayasa Mahkemesi 20.05.1998 tarihinde hem yasayı iptal etmiş, hem de yürürlüğün durdurulmasına karar vermiş yürürlüğün durdurulması kararı da 23.05.1998 günü yayınlanmıştır, bu tarih Vakıflar idaresi ile kiracı arasında yeni şartlarla kira ilişkisinin devamına olanak tanınan, bir aylık sürenin içine rastlamaktadır. Böylece yarım kalmış bir düzenleme ile hak kazanılmasına olanak verilemez. Korunmaya değer kesin olarak edinilmiş bir haktan söz edilemez.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam öden hukuki durumlara yeni düzenleyici kuralın (olayımızda iptal hükmü) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır (Hukuk Genel Kurulu 153. madde 1987/2-860, 1988/232) Diğer taraftan Anayasanın 153. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki 2949 sayılı Kanunun 53. maddesinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceğini belirtilmişse de, bu hükmün iptal kararlarının çekişme haline getirilmemiş işlemlere etkili olmayacağı manasında anlaşılması gerektiği; diğer bir anlatımla bu hükümlerin kazanılmış subjektif hakların korunması amacına yönelik bulunduğu, henüz oluşmamış, veya çekişme halinde getirilmemiş olaylara teşmil edilemeyeceği muhakkaktır. (Anayasa Mahkemesinin 08.12.1967 gün ve 1961/59-1967/1095 19.12.1989 gün ve 1989/14-1989/49 kararları.)
Ayrıca, bir kural işlemle kurulan statünün. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (subjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasanın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi. Anayasa’ya aykırı bir kuralın, aykırılığın saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. İptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı belirtilen anlam çerçevesinde geçerlidir. (Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 1989/11-1989/48 sayılı kararı.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen bu işte davacının. Vakıflar idaresince belirlenip kendisine bildirilen kira bedeline itiraz ederek, geçici 6. maddenin 5. fıkrası hükmü uyarınca tesbit davası açtığı, bu davanın halen derdest bulunduğu anlaşılmaktadır. Sayın çoğunluk bu davadan bahisle, davacı yararına kazanılmış bir hakkın bulunmadığı ve kiracının kiralanan da haksız işgalci olmadığı gerekçesi ile yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği sonucuna varmıştır.
Yüksek Genel Kurul tarafından çoğunlukla benimsenen bu gerekçeye katılma olanağı yoktur. Zira Anayasa’ya aykırılığı 20.05.1998 tarihinde saptanarak iptal edilen bir yasa hükmünün, aradan iki seneye yakın bir süre geçmesine rağmen uygulanır olduğunu kabul ederek, davalının taşınmazda oturmasının yasal dayanağı olarak kabulü, Anayasa’nın 153/3 ve 153/son maddesini uygun bir düşünce tarzı olamaz. Yukarıda da değinildiği üzere, Anayasaya aykırılığı saptanmış bir kuralın, iptal hükmünden sonra, şu veya bu şekilde, şunun veya bunun yararına uygulama alanı bulması hak doğurması düşünülemez.
Hal böyle olunca; Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulmasına dair kararının verildiği 20.05.1998 gününe kadar oluşan tamamlanmamış (iptal edilmeseydi 27.05.1998 gününe kadar tamamlanma olanağı gözetilerek) hukuki durumlara iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanamayacağı dolayısı ile kiracı konumundaki davalının haksız fuzuli işgalci durumuna düşmeyeceği görüşündeyim. Yerel Mahkeme kararının bu gerekçelerle doğru olduğu ve onanması gerekçesi düşüncesiyle sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.