Terk Sebebiyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?
T.M.K. unun 164. Maddesine göre:
A- Eşlerden Birinin “Evlenmenin Kendisine Yüklediği Görevleri” Yapmaması
T.M.K. unun T.M.K. 141. Maddesine göre resmi nikah yapıldıktan sonra eşlerin birtakım hakları ve yükümlülükleri doğmaktadır. Bu hak ve yükümlülükler T.M.K. unun 185. Maddesinden itibaren düzenlenen haklardır. Bunlar:
Eşler ailenin mutluluğunu birlikte sağlamakla yükümlüdürler. (T.M.K. 185/2 maddesi)
Eşler çocukların eğitimine, gözetimine, geçimine ve terbiyesine birlikte özen göstermek yükümlülüğündedir. (T.M.K, u 185/2 maddesi)
Eşler birbirine sadakat göstermekle görevlidir. (T.M.K. 185/3 maddesi)
Eşler birlikte yaşamakla yükümlüdür (T.M.K. 185/3 maddesi)
Eşler birbirlerine yardımcı olmakla görevlidirler. (T.M.K. unun 185/ 3 maddesi)
Eşler oturacakları konutu birlikte seçmekle yükümlüdür. (T.M.K. unun 186/1 Maddesi)
Eşler evlilik birliğini birlikte yönetme hakkına sahiptir. (T.M.K. un 186/2. Maddesi)
Eşler evlilik birliğinin giderlerine emek ve mal varlıklarıyla katılmakla yükümlüdür. (T.M.K. unun 186/3 maddesi)
Kadının evlenmekle kocanın soyadını alma ve kocasının soyadı önünde önceki soyadını kullanma hakkı vardır. (T.M.K. 187. Maddesi)
Eşlerden her biri ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli gereksinimleri için evlilik birliğini temsil etme hakkı vardır. (T.M.K. unun 188/1. Maddesi)
T.M.K. unun 164. Maddesinde ifade edilen “eşlerden birinin evlenmenin kendilerine yüklediği görevleri yapmamak için ortak konutu terk etmesinden” öncelikle yukarda tek tek sayılan görevleri yapmamak için evin terk edilmesini anlamak gerekir. Ancak evlilik kurumunun yasal yönü yanında sosyal, toplumsal ve etik olmak üzere çok çeşitli yönleri de vardır. Eşlerin birbirlerine karşı görevleri T.M.K. ununda tek tek sayılmamıştır. Her evliliği birbirinin aynısı kabul etmek olanaksızdır. Ailenin ekonomik, sosyal ve kültürel bakımından ortaya çıkan farklılıkları yanında zaman ve yer itibarıyla da farklı yönleri olması doğal kabul edilmeli, mahkeme her davada ailenin bu farklılıklarını da göz önünde tutarak eşlere yüklenmesi gereken görevleri saptayabilmelidir. Herkes haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyetli olmak zorundadır. Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin yukarda açıklanan sebeplerle ortak konutu terk emesi veya ortak konuta dönmemesi gerekmelidir.
B- Eşlerden Birinin Evlenmenin Kendisine Yüklediği Görevleri “Kasten” Yapmaması
T.M.K unun 164. Maddesine göre terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için eşlerin evlenmenin kendisine yüklediği görevleri yapmamak “kastıyla” ortak konutu terk etmesi veya oturulacak nitelikteki eskiden beri birlikte oturulan ortak konuta veya ihtar talep eden tarafın sonradan hazırladığı ortak konut niteliğini taşıyabilen bir konuta “haklı bir sebep olmaksızın” dönmemesi gerekir. Askere gitmek, hastanede yatmak, görev veya iş gezileri sebebiyle ortak konuttan başka yerde bulunmak halleri gerekçe gösterilerek terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Bu hallerde evin kasten terk edilmesi söz konusu değildir.
C- Haklı Bir Sebep Yokken Ortak Konuta Dönmemek
Eşlerden birinin haklı sebeplerle ayrı yaşaması halinde, evlilik birliğinin öngördüğü görevleri kasten yapmaması söz konusu olamaz ve bu durum ihtar çekilmesine ve ihtar çekilse bile terk sebebiyle boşanma davası açılmasına sebebiyet veremez. Kendisine ihtar çekilen eş haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemelidir.
a-T.M.K. unun 197. Maddesinden Doğan Haklı Ayrı Yaşama Halleri:
1- Eşlerin Hükmen Ayrı Yaşamasına Karar Verilmesi:
M.K unun 185. Maddesine göre eşler birlikte yaşamakla yükümlüdürler. Ancak bazı hallerde eşler ayrı bir konutta oturulmasına karar verilmesini mahkemeden isteyebilmektedir. T.M.K. unun 197 maddesine göre eşlerden her biri ortak yaşamın devamı yüzünden kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi bir biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkının sahip olduğunu öngörmektedir. Mahkeme yukarda belirtilen sebeplerle konut ve eşyalardan hangi eşin ne oranda yararlanacağına karar vermekle görevlidir. T.M.K. un 197. Maddesinin başlığında ifade edildiği gibi “birlikte yaşamaya ara verilmesi” halinde bu durumda ayrı yaşama hali haklı ayrı yaşama olacağından eşlerin bu dönemde birbirlerine karşı ihtar talep etme ve terk sebebiyle boşanma davası açma hakları yoktur,
2- Boşanma Davası Açılması:
Eski M.K. un 162/ 2 maddesine göre boşanma davası açıldıktan itibaren eşlerin ayrı yaşamak hakları vardı. Ayrı yaşama hakkı yasadan kaynaklanan bir hak olup boşanma davasının reddedilip kesinleşmesine kadar devam etmekteydi. Yeni T.M.K. da bu hususta düzenleme yapma gereği duyulmamıştır. Eski Medeni Kanunun 162. maddesi yerine kabul edilen Yeni T.M.K. un 197/2. Maddesi “birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa” tabirini kullanmış olup boşanma davası açılması doğal olarak haklı ayrı yaşama sebebi olacağından boşanma davası görüldüğü dönemde eşlerin birbirlerine karşı ihtar talep haklan olmadığı gibi terk sebebine dayalı olarak boşanma davası açma hakları da yoktur. T.M.K. un 197/2. Maddesine göre “birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa mahkeme konut ve eşyalardan yararlanmaya ilişkin önlemleri resen almakla görevli olduğuna göre konut eşlerden birine verilmişken ve ayrı yaşama yargıç kararıyla gerçekleşmişken ihtar davası açılmasının bir hukuki sonuç doğuracağı düşünülemez.
Boşanma davası açıldığı tarihten kesinleştiği tarihe kadar geçen süre yasal ayrı yaşama süresidir. Bu süre içerisinde eşlerden biri diğeri aleyhine ihtar kararı gönderilmesini isteyemez ve terk sebebiyle boşama davası açamaz.
Terke dayalı boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi tebliğ edildikten sonra Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayanarak boşanma isteğinde bulunulması, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yönelik olup terke dayalı davayı etkilemez. Ancak terk sebebiyle açılan boşanma davasının reddine karar verilmesi halinde ihtar döneminde açılan ve TMK 166/1-2 maddesine dayanan davanın kanıtlanması halinde kabul edilmesi gerekir.
3-Ayrılık Davası Açılması:
Ayrılık Davası açılması halinde de davanın açıldığı tarihten ayrılık davasının reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği veya ayrılık kararı verilmişse ayrılık süresinin sona erdiği tarihe kadar eşler ayrı yaşama hakkına sahiptir. Bu dönemde de eşler birbirlerine ihtar kararı tebliğ ettiremez ve terk sebebiyle boşanma davası açamazlar. T.M.K. unun 170. Maddesine göre Boşanma sebeplerinden biri sabit olunca Hâkim ya boşanmaya veya ayrılığa karar vermekle yükümlüdür. Dava yalnız ayrılığa dair ise, boşanmaya karar verilemez.
Eşlerden biri boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak boşanma davası açmak yerine belli bir süre ayrılık kararı verilmesini isteyebilir. Bu durumda Hâkim boşanmaya karar veremez ancak boşanma koşullan varsa ayrılık kararı verebilir. Ayrılık süresi T.M.K. unun 171. Maddesine göre bir yıldan üç yıla kadardır. İlerde ayrılık davası inceleneceğinden bu bölümde ayrılık davasının terk sebebiyle boşanma davasına etkisi üzerinde durulacaktır. Eşlerden biri diğeri aleyhine ayrılık davası açmışsa bu davanın reddine dair kararın kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmeden ihtar talep edilemez ve ihtar kararının tebliğ tarihinden itibaren iki ay geçmeden terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
4- Tedbir Nafakası Davası Açılması:
T.M.K. unun 197. Maddesine göre eşlerden biri ortak yaşam sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailesinin huzuru ciddi bir biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Ayni maddenin 2. fıkrasına göre yargıç eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya karar vermekle yükümlüdür.’T.M.K. un 197/2. Maddesi boşanma davası açılmaksızın tedbir nafakası istenebileceğini öngörmektedir”.
Boşanma davası açılmadan önce de ayrı yaşamakta haklı olan eş Aile Mahkemesine, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Asliye Hukuk mahkemesine başvurarak kendisine uygun bir miktarda nafakanın öbür eşten alınıp verilmesini dava edebilir. Buna “boşanma davası açılmadan önceki döneme rastlayan tedbir nafakası” denir. Eşlerden biri ayrı yaşamakta haklı olduğunu kanıtlarsa Hâkim uygun bir tedbir nafakasına karar verir.
Boşanma davası açılmadan önceki dönemde açılan tedbir nafakasının terk sebebiyle açılacak boşanma davasına etkisi nafaka davası açan eşin “ayrı yaşamakta haklı olduğunu kanıtlamasıyla” ilgilidir. Ayrı yaşamakta haklı olan eş aleyhine ihtar talebinde bulunulamaz ve terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
5- Evliliğin Geçersizliği, Hükümsüzlüğü Sebebiyle Açılan Butlan Davasından Kaynaklanan Haklı Ayrı Yaşama:
M.K. unun 145. ve 158. maddelerinde açıklanan sebeplerle evliliğin geçersizliğine, hükümsüzlüğüne dair evlenmenin iptali davalarının açıldığı tarihten davanın reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönemde de eşlerin birbirlerinden ayrı yaşama hakkı vardır. Bu dönem içinde de eşler terk sebebiyle ihtar talep edemez, ihtar karan verilip tebliğ edilse bile bu ihtara dayalı olarak terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Dava açılırsa reddedilir.
6- Evin Bağımsız Olmaması Sebebiyle Haklı Ayrı Yaşama:
Eski M.K. unun 152/ 2. Maddesine göre koca evi seçmekle görevlidir. Yeni T.M.K. un 186/1. Maddesine göre “eşler oturacakları konutu birlikte seçmek hak ve yükümlülüğüne sahip”kılınmıştır. Eşlerden herhangi biri bu yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde yükümlülüğünü yerine getiren eşin hazırlayacağı konuta diğer eşi davet etme hakkı vardır. Eşler resmi nikahın yapılması tarihinden itibaren dört ay geçmiş ve oturmaya elverişli bir konutu birlikte seçememişlerse bu konudaki yükümlülüğünü yerine getiren eş ihtar talep ve terk sebebiyle boşanma davası açma hakkına sahiptir. Şüphesiz ihtar edilen eşin, konut seçselerdi ortak konut olarak seçilecek konut olmasının olanaksız olduğu hakkında itiraz hakkının olduğunun kabulü gerekir. Eşler konut seçimi konusunda anlaşamazlarsa mahkemeye başvurarak ortak konutun seçimini yargıçtan isteme hakkına sahiptir. Ancak bu durumda yargıca kendi seçtikleri konutun ortak konut olmaya en elverişli konut olduğunu kanıtlamaları gerekir. Doğal olarak her iki eşin de birer konut özgülendirmesi yargıcın yerinde yapacağı inceleme sonunda gösterilen konutlardan hangisinin ortak konut olmaya layık olduğunu saptaması gerekir. Hiç şüphe yok ki yargıç bu saptamasını yaparken konutun hem yer itibarıyla hem de niteliği itibarıyla ortak konut olup olamayacağını değerlendirmelidir. Yargıç ortak konutu saptarken eşlerin ekonomik sosyal ve kültürel konumunu da gözetmek durumundadır. İhtar talep eden eş özgülediği konutun kira yakıt ve ortak giderlerini T.M.K. un 186 /3. Maddesine göre kendisine düşecek katkısını karşılayamayacak ise ihtar isteğinde samimi kabul edilmemelidir. Yine ihtar talep eden eşin hazırladığı konut diğer eşin ekonomik sosyal ve kültürel durumuna uygun değilse böyle bir ihtar da hukuki sonuç doğurmamalıdır.
T.M.K. un 185/3. Maddesine göre “eşler birlikte yaşamakla yükümlüdür”. Ortak konutun hem yer olarak, hem de nitelik olarak seçimi konusunda eşlerin anlaşmaları zorunludur. Eşler birbirine yakın ancak ayrı ayrı yerde çalışıyorlarsa ailenin ortak yararı bunlardan hangisinde ortak konut edinmeye uygunsa orada ortak konut olarak seçimi uygun olacaktır. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse kadın Çankaya İlçesi nüfus Müdürlüğünde memur olsun koca da Kazan İlçesinde öğretmen olarak çalışıyor olsun bu durumda ortak konutun yeri neresi olmalıdır. T.M.K. eşler arasında tam bir eşitlik ilkesini kabul etmiştir. Türkiye’nin de taraf olduğu Kadınlara Karşı her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin Anlaşma’nın amacı kadın ile erkeğin eşit olması esasını egemen kılmaktır. Yargıç ortak konutun yerini saptarken eşlerin iş yaşantısı ve günlük yaşantılarının en rahat nerede olabileceği üzerinde durmak durumundadır. Ortak konutun yeri hem ulaşım bakımından hem de eşlerin ekonomik sosyal ve kültürel konumları bakımından en uygun yer olmalıdır. Ancak ortak konut seçilirken yargıcın önünde sayısız konut olmayacağına göre yargıç eşlerin özgüledikleri konuttan hangisinin daha uygun olduğunu saptamakla görevlidir. İhtar talep eden eşin hiç ortak konut olmamışsa veya ortak konut bir şekilde tahliye edilmişse ortak konutu seçerken yukarda anlatılan hususları göz önünde bulundurup yargıç tarafından da ortak konut olarak takdir edilebilecek yer ve nitelikte bir konutu seçip yaşanacak hale getirdikten sonra dört ay bekletip ondan sonra ihtar talebinde bulunması gerekmektedir.
Ortak konutun ihtiyaçları karşılayacak nitelikte ve ailenin ekonomik ve sosyal durumuna uygun şekilde bağımsız bir ev olması gerekir. Yargıtay davet edilen evin tuvalet, banyo veya mutfağının başkaları tarafından, örneğin kaynana veya kayınpeder tarafından ortak kullanılması halinde konutun bağımsız sayılamayacağına karar vermektedir. Yargıtay bir başka kararında” ayni apartmanda davacı kocanın ailesinin başka bir dairede oturmasına rağmen yemeklerin birlikte yenmesi halinde davet edilen evin bağımsız kabul edilemeyeceğine” karar vermiştir. Bu durumda ortak konutun manevi bağımsızlığı olmadığı kabul edilmektedir. Ancak aynı apartmanın değişik dairelerinde oturulması başlı başına evin bağımsızlığını ortadan kaldırmaz. Evin tuvaleti bahçe duvarının dışındaysa davet edilen konut bağımsız sayılmaz. Eşler böyle bir konuta davet edildiğini iddia eder ve kanıtlarsa eve dönmemekte haklı kabul edilir ve gönderilen ihtar sonuçsuz kalır, bu halde terk sebebiyle açılan boşanma davası reddedilir.
Ortak konutu eşler birlikte seçerler. Ancak eşler müşterek konutu seçerken iyi niyet kurallarına uymak zorundadır. Gerek evin bulunduğu yerin seçimi gerekse seçilen evin niteliği konusunda eşler tam bir serbestlik içinde hareket etme hakkına sahip değildir. Örneğin eşlerden biri genel ev sokağında ev tedarik edip diğer eşe ihtar çekip buraya davet ederse, diğer eş böyle bir ihtara uymamak ve davet edilen eve gitmemekte haklıdır.
Yargıtay başka bir kararında “davet edilen evin ailenin gereksinimlerini ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak bir mahalde olması ve evin güvenlik açısından da uygun bir konumda bulunması gerektiğine” karar vermiştir. Davet edilen ev oturulan yere (meskun yere) uzakta, başka bir anlatımla ıssız bir mahalde bulunuyor ve ailenin gereksinimlerini karşılamaktan uzak, sosyal bir ortamda değilse diğer eş böyle bir eve gitmemek veya dönmemekte haklıdır. Bu halde de ihtar semeresiz kalır, diğer eş davet edilen eve dönmemekte haklı olduğundan terk sebebiyle açılan boşama davası reddedilir.
Yargıtay bir başka kararında konutun “evlilik birliğinin devamını sağlayacak yapı ve nitelikte olmasının yanında aileyi her türlü dış etkilerden koruyacak, mahremiyetini (gizli, herkese söylenmez, herkesçe bilinmemesi gereken halini) sağlayacak koşulları taşıması ve tarafların sosyal seviyesine uygun makul (akla uygun) sayılacak bir konut seçmesi ve eşini davet etmesi ” gerektiğine karar vermiştir. Bir yerin oturula-bilmesi öncelikle ilgili kuruluşlarca oturulmasına izin verilmesiyle olanaklıdır. Y.H.G.K. u oturma izini( isan ruhsatı) olmayan eve davetin geçerli olduğu görüşündedir. Şayet kadın kocasının davet ettiği evin oturmaya uygun olmadığını savunmuşsa yargıç bu hususları araştırmak zorundadır. Davet edilen ev oturmaya uygun değilse ihtar semeresiz kalır ve terk sebebiyle açılan boşama davası reddedilir.
Eşler evin seçimini yaparken iyi niyet kurallarına uymak zorundadır. Terk sebebiyle boşanmayı temin etmek maksadıyla diğer eşin gitmesi mümkün olmayan bir yerde ev seçilmesi ve onun bu eve davet edilmesi iyi niyet kurallarına uygun bir davet kabul edilemez Bir eşin diğer eşi vize alması olanaklı olmayan bir ülkede tedarik ettiği eve daveti geçerli değildir. Yine bir eşin diğer eşi geçici oturma izni aldığı bir ülkede tedarik ettiği eve davet etmesi de geçerli değildir. Ancak eşlerden biri emekli olmuş ve memleketine gidip sosyal seviyesine uygun ve oturmaya elverişli bir ev temin etmişse diğer eşin başkaca bir engeli yoksa bu davet haklı bir davet olmalıdır. Böyle bir eve davet için öncelikle davet edilen evin ortak konut olup olmadığı meselesinin çözümlenmesi gerekir. Evlenmenin genel hükümleri bölümünde ayrıntılı olarak incelendiği üzere ” aile konutu” olmayan eve davet geçerli değildir. Eşler arasında oturulan konutun değiştirilmesi veya yeni bir aile konutu edinilmesi konusunda ihtilaf mevcutsa öncelikle bu ihtilafın halledilmesi ondan sonra dört ay beklendikten sonra ihtar davası için Aile Mahkemesine başvurulması gerekir. Bir defa aile konutu edinilmişse bu konutun evliliğin devamı boyunca değiştirilmeyeceği şeklinde bir anlayış yoktur. Elbette aile konutu değiştirilebilmelidir. Ancak eşler aile konutunun değiştirilmesi hususunda tam bir mutabakata varamamışlarsa ihtar talep edecek eşin aile mahkemesi hakimine bir dava açması aile konutunu tespit ettirmesi yasal dört aylık süre dolduktan sonra ihtar talep etmesi gerekir. Ailenin hiç ortak konutu olmamışsa yine hakim kararı ile aile konurunun tespitinin istenmesi, ortak konutun tespitine ilişkin davanın çekişmeli olarak saptanması ve yasal yollara açık olarak tespit hükmü oluşturulmasından ve kesinleşme süreci eklenip dört ay sonunda ihtar talep edilmesi gerekir.
Bakıma muhtaç anne veya babanın başka bakacak kimse ve olanağı da yoksa ortak konutta oturması konutun bağımsız olmadığını göstermez. Eşler bakıma muhtaç anne veya babalarıyla birlikte oturdukları eve birbirlerini davet edebilirler.
Eşlerden birinin birlikte yaşayan ergin olan üvey çocuklarından kaynaklanan haklı ayrı yaşama sebebi yoksa bu durum davet edilen eve dönmemeyi haklı kılan sebeplerden sayılamaz.
Kocanın veya kadının anne ve babasının geçici bir süre ziyarete gelmesi veya tatilinin bir bölümünü oğlunun veya kızının yanında geçirmesi evin bağımsız olmadığını göstermez. Böyle bir durumda ihtar çekilip terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
Bir eşin diğer eşi davet ettiği evin barınmaya yeter derecede eşya ile tefriş edilmiş olması da gerekir. Yatağı, oturulup dinlenilecek eşyası, mutfak malzemesi, yemek pişirecek donanımı ve birkaç günlük yemek malzemesi olmayan eve davet samimi kabul edilemez.
Davet edilen evin; mutfak, banyo ve tuvaleti bulunan, mefruş (döşenmiş, döşeli), oturmaya uygun, ailenin gizliliğini sağlayacak nitelikte, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan ailenin bu gereksinimlerini de karşılayacak özelliklere sahip, ailenin güvenliğini sağlayabilecek ve yer itibarıyla eşlerin birlikte yaşamalarına olanak sağlayan bir yerde olması gerekmektedir. Eşler birbirini yaşadıkları eve davet etmelidir. Davet samimi bir arzunun ürünü olmalıdır. İhtar isteyen eş davet ettiği evde diğer eşle birlikte yaşama arzusunda olmalı, bu arzu ve samimiyetine gölge düşürecek tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır.
7- Davalının Eve Dönmemekte Haklı Olduğunu İddia ve Kanıtlaması:
İhtar kararı alan eş evi terk etmekte haklı olduğunu ileri sürerek ihtara uymak zorunda olmadığını savunamaz. İhtara muhatap olan davalı eşin eve dönmemekte haklı olduğunu iddia ve kanıtlaması gerekmektedir. Hukuk mahkemelerinde herkes iddiasını kanıtlamak zorundadır. Yargıç tarafların iddia ve savunması dışında bir hususu araştırmak hakkına sahip değildir. İhtara muhatap olan davalının eve dönmemekte haklı olduğunu savunması ve ne sebeple eve dönmediğini kanıtlayacak delil ve tanıklarını yargıcın belirlediği süre içinde mahkemeye bildirmesi gerekir.
Davalı eş davet edilen evin bağımsız olmadığını, ayrı yerde oturmalarına rağmen eve dönüş giderini göndermediğini veya gönderilen giderin kendisine ulaştırılmadığını veya gönderilen giderin yeterli olmadığını, evin ihtar talep tarihinden dört ay önce hazırlanmadığını, dövülmenin etkisi geçecek kadar süre geçmeden ihtar çekildiğini, davalı ihtar üzerine eve gittiğini ancak anahtarı bulamadığından eve giremediğini veya davacının eve almadığını veya davacının kendisini kovduğunu, davalı davacının başka bir kişiyle resmi olmayan evlilik ilişkisi yaşadığını ve bu ilişkisini kesmediğini veya ilişkisini kesmiş olsa bile ilişkisini kestiği tarihten itibaren dört aylık süre geçmeden ihtar talep ettiğini, davalı davacının ihtarda samimi olmadığını, ihtarın tedavi amacıyla hastanede bulunduğu sırada çekildiğini yasanın anladığı anlamda bir terk olayının olmadığını, eşler hakkında ceza mahkemesinde görülmekte olan dava olduğunu bu sebeple ayrı yaşmakta haklı olduğunu, davalı altı aylık ihtar döneminde kocasının hakaret ve saldırısına maruz kaldığını v.s. savunabilir. Davalı savunmasında geçen eve dönmemekte haklılık sebeplerini delil ve tanıklarıyla kanıtlamak zorundadır. Davalı savunmasını, yani eve dönmemekte haklı olduğunu kanıtlayamazsa ihtara uymadığı için aleyhine açılan terk sebebiyle boşanma davası kabul edilecektir.
a- Boşanmayı temin etmek amacıyla ihtar kararı talep edilememesi:
Boşanmayı temin etmek amacıyla ihtar kararı talep edilemez. İhtar talep eden tarafın amacı ortak yaşamın yeniden kurulmasını sağlamak olmalıdır. İhtar samimi bir arzunun ürünü olmalıdır. Davacının asıl amacının boşanmayı temin etmek olduğu kanıtlanırsa bu halde de terk sebebiyle açılan boşama davası reddedilir. Davacı ihtarın formalite olduğunu bildirmiş, ihtardan hemen önce ve ihtar dönemi içinde boşanma iradesini açıklamışsa ihtarda samimi olmadığının kabulü ve terk sebebiyle açılan davanın reddi gerekir. İhtar çekilmekle önceki olaylar ihtar talep eden yönünden af edilmiş sayılacağından terk sebebiyle açılan boşanma davasının ıslah yoluyla evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanman( TMK 166/1 ) istenemez. Hem terk sebebine hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma istenemez. Hem evlilik birliğinin temelinden sarsılması hem de terk sebebiyle boşanma davası birlikte açılmışsa ihtarla önceki olaylar af edildiğinden TMK 166/1 e göre açılan davanın reddi hem de davacının ihtarda samimi olmaması asıl amacının boşanmayı temin etmek olduğunun dava dilekçesi içeriği ile sabit olması sebebiyle reddi gerekir.
b- Evlilikte ebedi ayrılık olmaması:
Evlilikte ebedi (sonsuz) ayrılık olmaz. Eşlerden biri bir kere ayrı yaşamakta haklılık kazandıktan sonra buna dayanarak uzun süre ayrı yaşama hakkının olduğunu ileri süremez. Böyle bir sav evlilik kurumunun doğasına aykırıdır. Anayasanın ve Türk Medeni Hukukunun asıl amacı evliliği korumak ve devamı için gerekli tedbirleri almaktır. Eşler arasında olan kötü olayların etkisinin zamanla ortadan kalktığı kabul edilmektedir. İhtara muhatap olan eşin tamamen geçmişte kalan kötü olayları ileri sürerek eve dönmemekte haklı olduğunu savunması kabul edilmemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (Y.H.G.K.) “ağustos 1996 tarihinde dahi dövme izlerinin geçmediği belirlendiğine göre 19.8.1996 tarihinde yapılan ihtarın hukuki sonuç doğuramayacağına” karar vermiştir. Y.H.G.K. bir başka kararında “kocanın eşini evden kovması dışında bir olayın varlığı iddia ve ispat edilmediğine göre kovmanın etkisinin on gün içinde geçeceğine” başka bir kararında da “kocanın eşini dövüp kovmasından oluşan kötü davranışın manevi etkisinin on beş gün içinde sona ereceğine” karar vermiştir.
Y.H.G.K. bir başka kararında “iki yıllık sürenin nitelik ve kapsamı ne olursa olsun evvelce olan olayların etkilerinin kaybolması için yeterli olduğuna” karar vermiştir. Makul (akla uygun) bir süre sonra ayrı yaşamaya hak kazandıran olaylarının etkisinin kalmadığının kabulü gerekmektedir. Davalı terk sırasında ayrı yaşamakta haklı olduğunu değil davet edilen eve dönmemekte haklı olduğunu kanıtlayamazsa, diğer koşullarda uygunsa terk sebebiyle açılan davanın kabulüne karar vermek gerekir.
Gerek dövme gerekse kovma ve hakaret fiillerinin etkisinin ne kadar süre içinde geçeceği sorunu takdire bağlıdır. Yargıç her olayın özelliğini gözeterek bu tür kötü olayların etkisinin ne kadarda geçebileceğini akla en uygun şekilde saptayacaktır,
c- Eşlerin davet edilen eve diğer eşin kolaylıkla girebilmesi için gereken tedbirleri alması gereği:
İhtar talep eden eş davet edilen eve diğer eşin kolaylıkla girebilmesi için gereken tedbirleri de almak zorundadır. Ancak ihtar talep eden eşin bizzat gidip diğer eşi alıp getirme zorunluluğu yoktur. Yargıtay “yasanın yükümlediği bir görevi ihtar isteyen eşe yüklemenin ihtar hukukunun ruh ve maksadına aykırı düştüğüne” karar vermiştir. İhtar isteyen bizzat veya bir yakını aracılığıyla diğer eşi davet ettiği eve getirmek istemişse, bunu ihtar isteyenin ihtar talebinde samimi (içten) olduğu şeklinde yorumlamak gerekir. İhtar edilen eşin cahil, yol yolak bilmemesi ihtara uymamasını gerektirmez. Yargıtay’a göre “kadın hangi yaşta, hangi yetişme seviyesinde ve hangi ortamda olursa olsun ihtar üzerine, dönmemekte haklı bir sebebi yoksa davet edilen eve dönmek zorundadır”.
Ortak konutu terk eden eşin ihtar isteyen eş isterse evi terk ederken götürdüğü eşyaları da geri getirmesi gerekir. Ancak, eşyaların geri getirmesi için bir masraf gerekiyorsa, ihtar kararıyla birlikte eşyaların geri getirilmesi giderinin de konutta ödenmek üzere göndermesi gerekmektedir.
İhtar olunan eşin davet edilen eve gidebilmesi yol masrafını gerektiriyorsa, ihtar isteminde bulunan eşin ya ihtar kararıyla birlikte ya da bizzat gidiş dönüş ve en az bir günlük masrafı karşılayacak kadar parayı konutunda ödenmek üzere göndermesi gerekir. İhtar edilen eş gidiş dönüş masrafının gönderilmediğini veya gönderilen paranın yeterli olmadığını itiraz olarak ileri sürerse yargıç bu konuyu incelemeli ve belirtilen para gönderilmemiş veya gönderilmiş de yeterli değilse davayı reddetmelidir.
Para konutta ödemeli olarak gönderilmelidir. Yargıtay “davalıya adi posta havalesiyle yol gideri gönderilmesi halinde ihtarın geçersiz olduğuna” karar vermiştir. Ancak davalı adi posta havalesiyle gönderilen parayı gidip almış veya hiç para gönderilmediği halde eve gittiğini, eve kabul edilmediğini savunmuşsa artık yol parasının hiç gönderilmediğini veya gönderilen paranın yol giderini karşılamayacağını veya yol parasının konutta ödemeli gönderilmediğini savunamaz. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasına göre yeterli miktarda yol giderinin ihtar edilen eşin bulunduğu konutunda ödemeli olarak gönderilmesi zorunludur.”
Uygulamada paranın miktarı ihtar kararını veren yargıç tarafından saptanmaktadır. Yargıç ihtarın hukuki sonuç doğurmasına engel olmayacak şekilde yol giderini saptamalıdır. Kural olarak yol gideri, davalı ve yanında bulunanların gidiş dönüş ve en az bir günlük giderini karşılayacak kadar olmalıdır. Aynı yerde oturan ve davet edilen eve gitmek için yol giderine gerek olmayan hallerde yol gideri gönderilmesine gerek yoktur.
Yol gideri konutta ödemeli olarak gönderilmemişse, ihtar geçersiz olduğundan, terk sebebiyle açılan boşanma davasının reddi gerekir. Yol parası konutta ödemeli olarak gönderilmiş ancak konuta gidildiği halde ödeme yapılamamış ve postacının ihbarına rağmen davalı yol parasını almamış veya almaktan kaçınmışsa davalı yol parasının eline geçmediğinden bahisle terke dayalı ihtarın geçersiz olduğunu savunamaz.
İhtar kararında yol parası gönderilmesi kararlaştırılmış ve yol parası ihtar kararının tebliğinden sonraki bir tarihte davalıya ulaştırılmışsa iki aylık dava açma süresi paranın alındığı tarihten itibaren başlar.
İhtar talep eden taraf ihtar edilen taraf eve döndüğünde eve kolayca girmesi için gereken tedbirleri de almak zorundadır. İhtar kararıyla birlikte evin anahtarının temin edileceği yerin da davalıya bildirilmesi gerekir. Davalı evvelce birlikte oturulan ortak konuta davet edilmiş ve evin anahtarının bulunduğu yer ihtar kararıyla davalıya bildirildiği halde davalı komşuya bırakılan anahtarı gidip almamışsa ihtar davetine uymamakta haklı sayılmaz. Evvelce oturulan konuta davet halinde davalıda evin anahtarının olduğu kanıtlanırsa anahtarın bulunduğu yerin ihtar talep dilekçesinde ve ihtar kararında gösterilmemiş olması halinde bile ihtar geçerli olur. Evin anahtarının ihtar kararı veren mahkemenin kalemine teslim edilmesi mümkündür. Bu halde ihtar kararında evin anahtarının mahkemenin kaleminde olduğunun yazılması ve ihtilaf halinde evin anahtarının mahkeme kalemine teslim edildiğinin kanıtlanması gerekir. Evin anahtarının ihtar talep tarihinde mahkeme kalemine teslim edildiğine dair bir tutanak düzenlenmesi veya alındı belgesi alınması bu konuda ortaya çıkacak anlaşmazlığı çözecek akla en yatkın haldir. Evin anahtarının yeri bildirilmemiş davalı da davet edilen eve gittiği halde kapı kapalı olduğundan eve girememişse bu halde davalı kendisinden istenenleri yapmış, eve dönmüş ve ihtar semeresiz kalmış sayılır. Davalının ayrıca o sırada evde bulunmayan davacıyı beklemek yükümlülüğü yoktur. İhtar kararında eve dönmesine ilişkin gün ve saat verilemez İhtar edilen eş ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay içinde herhangi bir zamanda eve dönme hakkına sahiptir. İhtar isteyen ya bizzat ya da ihtar edilen eve geldiğinde onu eve kabul edecek birini iki ay süreyle evde bulundurabilir. Bu halde evin açık olduğunun bildirilmesi yararlı olur. İhtar edilen davet edilen eve kabul edilmediğini kanıtlarsa ihtar kararı semeresiz kalır ve terk sebebiyle açılan boşanma davası reddedilir.
8- Davet Edilen Evin İhtar Talep Tarihinden Dört Ay Önce Oturmaya Hazır Hale Getirilmesi:
Yeni T.M.K. un 186/1. Maddesine göre “eşler oturacakları konutu birlikte seçerler”. Eşler konutun bulunacağı yer ve evin seçimi hakkında anlaşamazlarsa yargıcın müdahalesini isteyebilirler. Bu durumda yargıç ailenin eşlerin ekonomik, sosyal ve kültürel düzeyine uygun ve ailenin yaşamını en rahat sağlayabileceği konutun ortak konut olması gerektiğine karar vermelidir. Ancak eşlerin ortak konut olması gerektiğini savundukları konutu yargıca göstermeleri gerekir. Ayrıca yargıcın eşlere ortak konut bulmak gibi bir yükümlülüğü yoktur. Kanaatimize göre eşlerin evin seçiminde anlaşamamaları ve ihtar talep etmeden önce ihtar talep eden eşin mahkemeden ortak konutun seçimi konusunda ayrıca bir karar almasına gerek bulunmamaktadır. Tarafların evin seçiminde anlaşamamış olmalarından dolayı davet edilen evin ortak konut olup olamayacağı meselesinin Terk sebebiyle boşanma davası içinde hâkim tarafından incelenmesi yerinde olacaktır. Bu usul ekonomisi ve terk sebebiyle boşanma davasının sürelerinin uzamasına sebebiyet vermemesi bakımından da önemlidir.
Eşler evin seçiminde anlaşamamışlarsa ihtar talep eden eş ekonomik, sosyal ve kültürel durumla fiili durumu da nazara alarak ortak konut olabilecek bir ev seçmeli bu evi ihtar talep tarihinden geriye doğru dört ay öncesinden oturmaya hazır hale getirmeli ve eşini bu eve davet edebilmelidir. Davalı eş davet edilen evin ortak konut olmadığını savunduğu taktirde hâkim ayrıca bir dava açılmasına gerek kalmadan terk sebebiyle açılan boşanma davası içinde davet edilen evin ortak konut olacak nitelikte olup olmadığı hakkında bir araştırma yapılması davalı eşin varsa gösterdiği evle mukayesesini yaparak davet edilen evin ortak konut olması gerekip gerekmediğine karar vermelidir. Bazı hukukçular ihtar talebinden önce evin seçimi konusunda hâkime müracaat edilmesi ve bu karardan sonra ihtar davetinde bulunulması gerekliğini savunmaktadır. Yargıtay 2. H.D. nin bazı kararlarında da bu ikinci görüşe uygun içtihatlara rastlandığı görülmektedir.
Terk durumuna düşen eşin terk tarihinden itibaren terk durumuna son verebilmesi için dönebileceği ortak kullanılabilecek,bağımsız ve dayalı döşeli bir evin mevcut ve hazır olması gerekir. İhtar isteyenin ihtar başvuru tarihinden dört ay önce böyle bir evi hazırlaması, dört ay evi bu haliyle hazır bulundurması ve dört ayın bitim tarihinden itibaren ihtar talep etmesi, ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay geçtikten sonra terk sebebine dayalı olarak boşanma davası açması gerekir. İhtar talebinde ve kararında belirtilen evle gerçekte davet edilen ev farklıysa ihtar semeresiz kalır ve terk sebebiyle açılan boşanma davası reddedilir. Yargıtay bir kararında “davacının kira sözleşmesine göre 1.2.1995 tarihinde ev kiralaması ve 10,3.1995 tarihinde ihtar talep etmesine göre evin iki ay (yeni T.M.K. na göre dört ay) önceden hazırlanmış sayılamayacağına” karar vermiştir.
Yargıtay başka bir kararında “ihtarın hukuki sonuç doğurabilmesi ve boşanmaya karar verilebilmesi için ihtar isteğinden iki ay (yeni T.M.K. na göre dört ay) önceki dönemde eşlerin sosyal ve ekonomik düzeylerine uygun her yönüyle (maddi -manevi) bağımsız ve evlilik birliğinin devamına elverecek yeterlikte bir konutun hazırlanması ve davalının bu konuta davet edilmiş, davalının da haklı bir nedene dayanmaksızın çağrılı olduğu konuta dönmemiş olması gerektiğine” karar vermiştir. Evin ihtar kararının tebliğinden itibaren de iki ay aynı koşullarda hazır bulundurması gerekir. Aksi takdirde ihtar hukuki sonuç doğurmaz.
H.U.M.K. un 161. Maddesine göre süre ay olarak belirlenmişçe, başladığı günü sonraki ayda karşılayan günün tatil saatinde biter. Otuzbir Aralık’ta başlayan iki aylık süre, Şubatın son gününde biter. Gerek dört aylık terk dönemi gerekse ihtar talebinin tebliğinden itibaren iki aylık ihtar döneminin hesap edilmesinde H.U.M.K. un 161. Maddesi göz önünde bulundurulmalıdır.
9- Eşler Arasında Görülmekte Olan Ceza Davası Nedeniyle Haklı Ayrı Yaşama:
Eşler arasında mahkemede görülmekte olan bir ceza davası varsa bu dava neticelene kadar ayrı yaşama hakkı vardır. Ceza davasının kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmeden çekilen ihtar hukuki sonuç doğurmaz ve terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
10- İhtar Kararının Tebliğinden İtibaren İki ay İçinde Diğer Eş Tarafından Açılacak Boşanma Davasının Ayrı Yaşamakta Haklılık Oluşturmaması:
Boşanma davası açılmakla eşler kendiliğinden ayrı yaşamaya hak kazanır. İhtar kararının tebliğinden itibaren iki ay içinde ihtara muhatap olan eşin terk hukuki sebebinden başka bir sebeple boşanma davası açması halinde bu davanın ihtarın hukuki sonuç doğurmasına engel olmak için açıldığı kabul edilmektedir. Yargıtay 2.H.D.bir kararında “boşanma davası sebebiyle ayrı yaşama hakkının mutlak olarak kabul edilmesi halinde …. hiçbir eş, terk hukuki sebebine dayanarak boşanma davası açma olanağına sahip olamayacaktır. İhtarı alan eş, iki aylık ayrı yaşama hakkına sahip olduğu süre içerisinde boşanma davası açacak (başka bir hukuki sebebe dayalı olarak denmesi gerekirdi) ve böylece Medeni Kanunun 132 (Yeni T.M.K. na göre 164. Madde). Maddesi kendiliğinden işlemez hale gelecektir”, demekte ve ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay içinde diğer eş boşanma davası açmış olsa bile ihtarın hukuki sonuç doğuracağı ifade edilmektedir.
11- İkinci İhtar Sorunu:
İhtar kararını alan tarafın, kararın tebliğinden itibaren iki ay içinde herhangi bir gün davete icabet ermek hakkı vardır. Başka bir anlatımla ihtar kararının tebliğ tarihinden itibaren iki ay süreyle ayrı yaşama hakkı doğmaktadır. İhtar kararının herhangi bir nedenle geçersiz olduğunu düşünen tarafın ikinci kez ihtar çekmesi halinde iki aylık sürenin geçmesinden sonra dört ay daha beklemesi bu dört ayın bitim gününden sonra ikinci ihtarı çekmesi gerekir. Aksi takdirde ikinci ihtar geçersiz olacaktır.
12- Boşanmanın Reddi Kararından Veya Boşanma Davasından Feragattan Sonraki İhtar:
Eşlerden biri tarafından herhangi bir sebepten dolayı boşanma davası açılmış ve dava ister feragat sebebiyle isterse esastan reddedilmiş ise ret kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren dört ay geçmeden yapılan ihtar hukuki sonuç doğurmaz. Davadan feragat edilmesi halinde dört aylık süre feragat tarihinden itibaren hesap edilmelidir. Ayrıca feragat sebebiyle reddine karar verilen boşanma davasının şeklen kesinleşmesine gerek bulunmamaktadır.
13- İspat Yükü:
Herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı eve dönmemekte haklı olduğunu veya eve gittiği halde eve alınmadığını veya anahtarın belirtilen yerde olmadığını kanıtlamak zorundadır.
D- İhtar Talep Dilekçesi
Eşi evi terk durumuna düşen taraf Aile Mahkemesine, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesine vereceği bir dilekçeyle eşine ihtar kararı gönderilmesine karar verilmesini istemelidir. İhtar talebi tedbir mahiyetinde olduğundan yetki söz konusu değildir. İhtar hararı herhangi bir Aile Mahkemesinden veya yerine bakan Asliye Hukuk Mahkemesinden istenebilirse de davet edilen konutun ortak konut olması ve davanın da yetki itirazına maruz kalmamak için davet edilen konutun bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekir. Dava dilekçesinde kendisinin adı ve adresi, eşinin adı ve adresi ile davet edilen evin açık adresi yazılı olmalıdır. İhtar dava dilekçesinde kısaca eşinin ortak konutu terk ettiği veya hazırlamış olduğu ortak konuta dönmediği belirtilerek kendisine eve dönmesinin ihtar edilmesi gerektiği yazılmalıdır. İhtar davasına bakan yargıç ihtarın hukuka uygun olup olmadığını inceleme yetkisine sahip değildir. Bundan dolayı terk olayının neden kaynaklandığı, terkin ne zamandan beri devam ettiği gibi hususların ihtar dava dilekçesine yazılmasına gerek yoktur. Dilekçeye ihtarı geçersiz kılacak bir şey yazılmışsa “herkes kendi beyanıyla bağlı olduğu halde” ancak bu husus terk sebebiyle açılacak boşanma davasında tartışılabilir.
E- İhtar Kararı
T.M.K.unun 164/2. maddesine göre davaya hakkı olan eşin istemi üzerine Hâkim, davanın esasını incelemeden diğer tarafa iki ay zarfında ortak konuta dönmesini, dönmediği takdirde aleyhine boşanma davası açılacağını ihtar eder. Ancak boşanma davasını açmak için belirli sürenin dördüncü ayı sona ermedikçe ihtar talebinde bulunulamaz ve ihtar kararının tebliğinden sonra iki ay geçmeden dava açılamaz.
Yargıç ihtar talep edilmesi halinde ihtar için yasanın öngördüğü koşulların oluşup oluşmadığını inceleme yetkisine sahip değildir. Yargıcın görevi, ihtar talep halinde, ihtar kararında bulunması gereken zorunlu unsurları yazarak ihtar kararı vermek ve bu kararın davalıya tebliğ edilmesini gözetmelidir. Yargıtay’a göre “ihtar kararı bağımsız olarak yargısal sonucu olmayan terk sebebiyle açılacak boşanma davasının öncesine rastlayan bir işlem niteliğindedir”. İhtar kararı boşanma davasından ayrı olarak temyiz incelemesine tabi tutulmamaktadır. İhtarın hukuken geçerli olup olmadığı boşanma davası içinde incelenmektedir. Bu bakımdan ihtar kararı da boşanma kararıyla birlikte temyiz incelemesine tabi tutulmaktadır. İhtar talebinin reddi söz konusu olmaması gerekir. Buna rağmen ihtar talebi reddedilirse bir işlem yapma yerine yargılama yapma yolu seçilmiş olur ki bu ret kararının temyiz incelemesine tabi tutulması gerekir. Yargıtay 2.H.D. bir dönem ihtar talebinin reddi kararının temyiz edilemeyeceği görüşünde iken son zamanlarda ihtar talebinin reddi kararının temyiz edilebileceğine karar vermektedir.
İhtar sebebiyle açılacak boşanma davasında ayrılık en az altı ay sürmüş ve devam etmekte olmalıdır. Altı aylık terk süresini mahkemeye yapılacak ihtar başvuru tarihi baz alınırsa, geriye doğru dört ay ve ihtar kararının tebliğinden başlamak üzere iki ay olarak hesap etmek gerekmektedir. İhtar kararı önce tebliğ edilmiş ve fakat yol gideri daha sonraki bir tarihte davalıya ulaşmış ise iki aylık süre paranın alındığı tarihten itibaren hesap edilmekledir. Şayet para önce ulaşmış ihtar kararı sonra tebliğ edilmişse bu halde de iki aylık süre ihtar kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren hesap edilecektir. Altı aylık terk süresi esasen “4 + 2” aylık süre şeklinde düşünülmelidir.
F- İhtar Kararında Yer Alması Zorunlu Hususlar
Evin Adresi:
İhtar kararında davet edilen evin adresi açıkça yazılmalıdır. Evin adresi yazılmamışsa ihtar geçersiz olup hukuki sonuç doğurmaz. Ancak ihtar kararıyla birlikte ihtar dava dilekçesi de davalıya tebliğ edilmiş ve davet edilen evin açık adresi dilekçe içeriğinden anlaşılıyorsa bu da yeterli kabul edilmektedir.
Davalının iki ay içinde eve dönmesi gereği:
Davalıya “iki ay içinde eve dönmesi” gerektiği ihtar kararına yazılmalıdır. İhtar kararının davalıya ne zaman tebliğ edileceği bilinemeyeceğinden ihtar kararlarına mutlaka “iki ay içinde eve dönmesi” uyarısının yazılması gerekir. Yazılmazsa ihtar geçersiz olur. H.U.M.K. un 161. Maddesine göre otuzbir Aralık’ta başlayan iki aylık süre, Şubatın son gününde biter.
Boşanma davası açılacağı ihtarı:
İhtar kararına iki ay içinde davet edilen ortak konuta dönmediği taktirde “boşanma davası açılacağının” yazılması gerekir. Boşanma davası açılacağı hususu yazılmadığı taktirde de ihtar geçersiz olur.
Yol Masrafının Gönderildiğinin İhtar Kararına Yazılması:
Davalının davet edilen eve dönmesi için yol masrafı yapması gerekiyorsa, yargıç ihtar kararıyla birlikte yol masrafının da gönderildiğini ihtar kararma yazmalıdır. Davacı yol masrafını yargıcın saptamasını talep etmişse yargıç davalı ve varsa reşit olmayan çocukların geliş ve eve alınmama olasılığına göre gidiş masrafıyla, bir günlük yeme içme ve barınma giderlerini saptamakla görevlidir.
Yeni T.M.K. un 338. Maddesi “üvey çocuk” kavramını hukuk sistemimize kazandırmıştır. T.M.K. un 338. Maddesine göre “eşler ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdür.” Maddenin gerekçesinde eşe üvey çocuklar üzerinde velayeti kullanan eşine uygun bir şekilde yardımcı olması yükümlülüğü getirilmiştir. Yargıç Yeni Medeni Kanunun getirdiği bu yükümlülüğü göz önünde bulundurarak ihtar gönderilen eşin varsa yanında bulunan ergin olmayan üvey çocuğun da yol giderini hesaba dahil etmelidir. Yargıç yol giderini günün ekonomik koşullarına, paranın satın alma gücüne ve enflasyonu göz önünde bulundurarak saptamalıdır. Saptanan yol giderinin azlığı sebebiyle ihtarın hukuki sonuç doğurmaması riski gözden kaçırılmamalıdır. Davacı yol giderini bizzat kendisi saptayıp gönderebilir. Ancak yol giderinin konutta ödemeli olarak göndermesi ve belgesini ihtar dosyasına sunması gerekir.
İhtar davası açan eş,ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay içinde davet edilen eve dönmeyen eş aleyhine terk sebebiyle boşanma davası açabilir.
Yukarda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi ihtar kararını alan eş iki ay içinde haklı bir sebebi olmaksızın davet edilen eve dönmezse yargıç boşanmaya karar vermekle görevlidir.