Şua izni ile ilgili bilinmesi gerekenler
KAMU GÖREVLİLERİNİN ŞUA İZNİ KULLANIMI
Kamu kurumlarında çalışan sağlık personelinin genel olarak yıllık izin haklarını nasıl kullanacakları 657 sayılı Devlet Memurları Yasasında düzenlenmiştir. 657 sayılı Yasanın 103. maddesinde ve Radyoloji, Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Tüzük’ün 23. maddesinde paralel bir biçimde radyoaktif ışınlarla çalışan devlet memurlarına yıllık izin haklarına ilaveten ayrıca her yıl bir aylık sağlık izni (Şua) verileceği belirtilmiştir.
657 sayılı Yasa’nın 103. maddesine göre yıllık izinler; amirlerin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilecek, birbirini izleyen iki yılın izni de bir arada verilebilecektir. Şua izninin kullanımına ilişkin 657 Sayılı Yasa’da özel bir kullanım şekli belirtilmemiştir.
Ancak şua izinleri hakkında; 3153 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Radyoloji, Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Tüzüğün 24. maddesinde “senede dört hafta muntazaman devamlı tatil yapılması mecburidir.” hükmü ile özel bir kullanım şekli tanımlanmıştır.
Burada “muntazaman devamlı” ibareleri ile her yıl düzenli olarak kullanılması gerektiği, bir sonraki yıla bırakılamayacağı ve parça parça değil bütün olarak verilmesi zorunluluğu işaret edilmiştir. Bu izinlerin öncelikle personelin istemine uygun olarak verilmesi esastır.
Ancak sağlık hizmetlerinin kesintisiz olması zorunluluğu nedeniyle hizmetin aksamaması dikkate alınarak amirin uygun bulması koşulu da aranmıştır 1 . Hizmetin başka türlü düzenlenemediği haller haricinde sağlık personelinin istemine uygun olarak yıllık izin çizelgelerinin düzenlenmesi ve kullandırılması gerekir. Şua ve yıllık izinlerin, hakkın kullanılmasını engelleyecek bir biçimde kısıtlanması da hukuka aykırı olacaktır.
Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılmış bulunan İzin Yönergesinde de 657 sayılı Yasa’nın yıllık izin hakları ve bu izinlerin kullanımına ilişkin hükümlerin uygulama şekli gösterilmiştir.
ÖZEL KURUMDA ÇALIŞAN SAĞLIK PERSONELİNİN ŞUA İZNİ KULLANIMI
Radyoaktif ve radyoiyonizan maddelerle yapılan işler’de çalışan sağlık personeline ilişkin 4857 Sayılı Kanun ile bu Kanunun 53. maddesi uyarınca çıkarılan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinde özel bir düzenleme yapılmamıştır. 3153 sayılı Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Radyoloji, Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Tüzük’te çalışma şartlarına ve izinlere ilişkin düzenlemeler özel ya da kamu ayrımı yapılmaksızın “Röntgen ve radyom lâboratuvarlarında çalışan bütün mütahassıs ve müstahdemleri” yani bütün sağlık personelini kapsamaktadır.
Bu nedenle özel kuruluşlara radyoloji laboratuarlarında İş Kanununa tabi olarak çalışan radyoloji hekimlerin de Anılan Tüzüğün 24. maddesinde tanımlandığı gibi “senede dört hafta muntazaman devamlı tatil yapılması mecburidir.” Ancak genel olarak izinlerin kullanım yöntemi İş Kanunu ve ilgili mevzuatta düzenlenmiştir. İş Kanunu uyarınca ücretli yıllık izinlerini kullanacak çalışanların bir ay önceden işverene ya da yetkili birime bildirimde bulunması ve işin gerekleri üzerinden istemin uygun bulunması gerekir. Ücretli yıllık izinlerin bölünmemesi ve kesintisiz kullanılması esastır. Ancak işçinin rızasının olması halinde bir parçası 10 günden az olmamak üzere kısım kısım kullanılmasına da olanak tanınmıştır.
Şua izninden faydalanmak için çekilen filmleri dağıtım işinin radyum ve radyoterapi işi olup olmadığının ve ayrıca davacının röntgen mahalli olarak tecrit edilen yerde çalışıp çalışmadığının tespiti gerekmektedir.
Şua izninden radyum ve radyoterapi işçileri yararlanır. Şua izninden faydalanmak için nizamnamede belirtilen nitelikteki işyerlerinde çalışmak gereklidir.
Görevin radyasyonla etkisi araştırılmalıdır.
Şua izni çalışılan dönem ücretinden hesaplanmalıdır. Zamanaşımı hakediş tarihinden başlar.
“…Somut olayda; davacı işçi radyoloji bölümünde çalıştığından T İS 45/2.maddesi gereğince günde 5 saat çalışması ve yılda 28 gün şua izni kullanması gerektiği halde daha fazla çalıştırıldığını ve şua izni kullandırmadığından fazla çalışma ve şua izni isteklerinde bulunmuştur.
Davalı işveren, davacının röntgen filim dağıtım ünitesinde çalıştığını, bu ycıin çekim ünitelerinin bulunduğu bölümün tamamen dışında olduğunu bu nedenle TİS 54/2. maddesinden yararlanamayacağım savunmuştur.
Mahkemece; TİS nin 45/2. maddesinde “ yerlerle” ifadesinin bulunduğu, böyle olunca bu maddenin tüm bölüm çalışanlarını kapsadığı gerekçesiyle istek gibi hüküm kurulmuştur.
TİS nin 45/2. maddesinde: “röntgen mahalli olarak tecrit edilen yerlerle, radyasyon, radyoterapi ve santral hizmetlerinde günlük çalışma süresi 5 saattir” hükmüne yer verilmiştir.
Davacının yıllık izin belgelerinde; personel, işçi, bekçi, hizmetli olarak görev yaptığı yazılıdır. Mesai takip çizelgelerinde bölümü: görüntüleme merkezi olarak gözükmektedir. Davacının çalıştığı hastanenin radyoloji Klinik Şefinin yazısına göre: film dağıtım işini yaptığı, haftada 45 saat çalıştığı, film dağıtım ünitesinin çekim odalarının bulunduğu bölümün tamamen dışında olduğu belirtilmiştir. Dosyada bunun dışında davacının yaptığı işi gösteren delil bulunmamaktadır.
Böyle olunca davacının çekilen röntgen filmlerini dağıtım işinde çalıştığı kesin olarak anlaşılmaktadır. TİS ııiıı 45/2. maddesinden yaralanabilmesi için davacının röntgen mahalli olarak tecrit edilen yerlerde ve ayrıca radyum ve radyoterapi hizmetlerinde çalışması gerekmektedir. Böyle olunca çekilen filmleri dağıtım işinin radyum ve radyoterapi işi olup olmadığının ve ayrıca davacının röntgen mahalli olarak tecrit edilen yerde çalışıp çalışmadığının tespiti gerekmektedir.
TİS in 45/2. maddesinde yer alan bu hususlar uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilmeden, avukat ve konunun uzmanı olmayan bilirkişinin TİS 45/2. madde de yerlerde değil yerlerle ifadesine yer verildiğinden şeklinde ve maddenin amacına uygun olmayan yorumuna itibar edilerek eksik inceleme ve araştırma ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.”(9. HD. 2010/6619 F.. 2012/15624 K. 07.05.2012)
“…Somut olayda, dava dilekçesinde davacı işçinin, davalıya ait hastanede, anjiyo laboratuvarı sağlık memuru olarak çalıştığı iddia edilmiş; davalı tarafça davacının KVC personeli olduğu savunulmuştur. İş sözleşmesinde, davacının görevi KVC personeli olarak belirlenmiştir. Davacı tanıklarınca, davacının hastanede anjiyo laboratuarında personel olarak görev yaptığı beyan edilmiş; davalı tanıklarınca ise, davacının anjiyo bölümünde çalıştığı bildirilmiştir.
Mahkemece davacının mesleği ve işyerinde fiilen yaptığı iş yeterli derecede aydınlatılmaksızın, davacının 3153 sayılı Kanun ve ilgili tüzüğü uyarınca fazla çalışma ücretine ve şua yıllık izin ücretine hak kazandığının kabulü hatalıdır. Öncelikle, davacının mesleğine ilişkin, diploma ve sair mesleki yetkinlik belgesinin davacı taraftan celp edilmesi gereklidir. Ardından, taraf tanıklarının beyanlarına yeniden başvurularak, davacının hastanede fiilen yaptığı iş ve işlemler hakkındaki bilgi ve görgüleri ayrıntılı şekilde tespit edilmelidir.
Eksiklikler giderildikten sonra, alanında uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak incelemeyle, davacının hastanede yaptığı iş değerlendirilerek, 3153 sayılı Kanun ve Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Tüzüğün yukarıda açıklanan maddeleri kapsamında bulunup bulunmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Neticeye göre, dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı değerlendirilmelidir. Anılan nedenle, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2012/26612 E. 2014/22311 K. 30.06.2014)
“…Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının çalıştığı işyerinin ve yaptığı işin 3153 sayılı Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkındaki Kanun ile bu kanunun uygulamasına yönelik hazırlanan Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece tanıkların bildirdiği ünvana göre değer verilerek istek kabul edilmiş ise de davalı işveren davacının çalıştığı işyerinin söz konusu tüzük kapsamında bulunmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda davacının çalışmasının geçtiği işyerinde uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak 3153 sayılı Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkındaki Kanun ile bu kanunun uygulamasına yönelik hazırlanan Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname hükümlerinin uygulanmasının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmeden eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2008/41089 E. 2010/28387 K. 08.10.2010)
“…Somut olayda, davacı radyoloji teknisyeni olarak davalı işyerinde çalıştığını, Radyoloji Radyum ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname hükümlerine tabi olduğunu; davalı ise davacının röntgen teknisyeni olmasına rağmen röntgen cihazında değil Emar cihazında çalıştığını belirterek söz konusu tüzük kapsamında olmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, radyoloji uzmanı bilirkişi aracılığıyla davacının çalıştığı yerde keşif yapılarak, uyuşmazlık konusu tüzük kapsamında olup olmadığı açıklığa kavuşturularak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22. HD. 2013/23065 E. 2014/33586 K. 27.11.2014)
“…Davacı radyoloji teknikeri olarak röntgen vc radyom ile sürekli çalıştığını beyan etmiştir. Davalı taraf ise davacının MR cihazında çalıştığını, bu cihazda radyosyon kullanılmadığını belirtmiştir. Dosyada bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu yazısında tomografi cihazlarında İyonlaştırıcı kaynakları olduğu ve bu cihazların bulunduğu alanların çekim yapıldığı dolayısı ile radyasyon üretildiğini, MR cihazlarının ise İyonlaştırıcı radyasyon üreten ve yayan cihazlar olmadığı belirtilmiştir. Bu sebeple davacının davalı işyerinde çalıştığı cihaz ve ortamın bu anlamda radyasyona maruz kalıp kalmadığının açıkça tespiti gereklidir. Hal böyle olunca davalı tarafın kabulü dikkate alınarak davacının son onaltı aylık çalışma dönemi için mahkemece davacının görev tanımına göre çalıştığı mahalde radyoloji uzmanı eşliğinde keşif yapılarak, gerekirse çalışma kayıtları değerlendirmeye tabi tutularak olmadığı takdirde şahitler mahalde dinlenerek, davacının çalıştığı yerde MR ve tomografi cihazının olup olmadığı ve ne kadar çalıştığı belirlenmeli, sadece MR cihazında çalıştığı tespit edildiği takdirde çalışılan yere yakın tomografi cihazı olup olmadığı, davacının bundan etkilenip etkilenmediği, ayrı bölümlerde ise ayrılan duvarda radyasyon engelleyici bulunup bulunmadığı etraflıca araştırılıp belirlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacının talepleri doğrultusunda gerekli inceleme yapılarak sonuca gidilmelidir.”(9.HD. 2014/25162 E. 2014/26426 K. 01.10.2014)
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının üroloji uzmanı olarak çalıştığı, davalı kurum tarafından 2005 yılından sonra şua izinlerinin kullandırıldığı, önceki çalışmalar için şua izni kullandırılmadığı anlaşılmaktadır. 3153 sayılı nizamnamenin 21 ve 22. Maddesinde röntgen ve radyom ile çalışanların günlük azami çalışma süresi günlük 5 saat olarak belirlenmiştir. İşçinin çalışmasının yasaklandığı dönemde çalışma karşılığı olmaksızın ücret hakkı bulunmaktadır. Aynı dönemde işçinin çalıştırılması halinde, işverence işçinin zararının da karşılanması gerekir. Sözü edilen çalıştırma yasağı, yıllık izin olarak değerlendirilemeyeceğinden iş sözleşmesinin sona ermesi üzerine son ücretten izin ücreti olarak talep mümkün olmasa da, işçinin çalıştırılmasının yasaklandığı dönemde çalışması halinde işçinin zararının tazmin edilmesi gerekir.
Mahkemece davacının son ücreti üzerinden yapılan hesaba göre alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Ancak şua izni fazla çalışma benzeri alacak olduğundan ve İş Kanununda açıkça düzenlemediğinden, işçinin sözü edilen zaman dilimi içinde çalıştırılması halinde çalışma karşılığı olmaksızın alması gereken ücret yanında, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanan çalışılan süre ücreti kadar tazminatın ödenmesi gerekir. Mahkemece çalışılan dönem ücretine göre yeniden hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
2- Şua izin alacağı yukanda da belirtildiği üzere fazla çalışma benzeri çalışma karşılığı olduğundan zamanaşımı da fesihten itibaren değil, şua iznine hak kazanma tarihinden itibaren dikkate alınmalıdır. Davalının zamanaşımı itirazı değerlendirilemediğinden karar bıı yönden de hatalıdır.”9. HD. 2009/36989 E. 2012/5590 K. 23.02.2012)
“…Şua izni alacağı fazla çalışma benzeri alacak olup, ait bulunduğu dönem ücretine göre hesaplanması gerekirken, işçinin son ücreti üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması da yerinde değildir.”(9. HD. 2013/11986 E. 2014/7494 K. 10.03.2014)