Basın Yoluyla Hakaret – İfade Özgürlüğü
YARGITAY 4. Hukuk Dairesi
ESAS: 2012/17427
KARAR: 2013/16725
BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
MANEVİ TAZMİNAT
BASIN YOLUYLA HAKARET
BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Davacı E… vekili Avukat M… tarafından, davalılar N… vd. aleyhine 02/01/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla hakaret nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/07/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalıların sahibi ve yazarı oldukları K… gazetesinin 13/12/2010 günlü sayısında “Kaymakamdan Kaymakama Fark Var” ve 20/12/2010 günlü sayısında “E… : çürümüş patatesleri fakirlere dağıttık” başlıkları ile verilen haber içeriklerinde kişilik haklarına saldırı bulunduğunu, K… Kaymakamı iken T… Kaymakamlığına atandığını, davalıların yayınladıkları gazete nüshalarını T… İlçesinin resmi kurumlarına gönderdiklerini, amaçlarının kendisini küçük düşürmek, soruşturma geçirmesini sağlamak olduğunu, amaçlarına ulaştıklarını, soruşturma geçirmekle birlikte sonucunda aklandığını, davalılar hakkında şikayetçi olduğunu, yargılanıp mahkum edildiklerini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar gazeteci olmaları nedeni ile haber değeri taşıyan olayları yazdıklarını, davacıya husumet besledikleri iddiasının yersiz olduğunu, davacı hakkında habere konu edilen olaylar nedeni ile soruşturma yapıldığını ve yargılanma izni verilmesinin önerildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar tarafından kaleme alınıp yayınlanan 13/12/2010 günlü sayıdaki “artık devir değişti, K… ‘nın yüzü ak şerefi ve onuruyla ihale satmayan ve ihalelere fesat karıştırmayan bir kaymakamı var” ifadesinin tersinden önceki kaymakam olan davacının yüzünün ak olmadığı, ihalelere fesat karıştırdığı, ihale sattığı anlamı çıkmakta olup bu ifadelerin kamu yararı için yapıldığı düşünülemeyeceğinden basın ilkeleri gözetilmeden yapılan bu yayın nedeni ile manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından, davacının K… İlçesi kaymakamı olarak görev yaptığı dönemde doğal olarak başkanı olduğu köylere hizmet götürme birliğince yapılan ihalelerin birlik encümeninin öz yeğenine verildiği, kamu ihale kanununa aykırılık teşkil eden bu durum nedeni ile davacı hakkında soruşturma açıldığı, yapılan incelemede soruşturma izni verilmesi önerildiği, İçişleri Bakanlığının ise davacının ihaleyi alanın birlik encümeninin yeğeni olduğunu bilemeyeceği gerekçesi ile soruşturma izni vermediği anlaşılmaktadır. Dava konusu haber-yazı esasen K… İlçesine yeni kaymakam tayin edilmesi ile ilgili olup güncel bir konu hakkında yazılmıştır. Yerel düzeyde çıkartılan gazetede ilçe halkının ilgisini çekecek nitelikte bulunan bu konuyu davalılar, kişisel değer yargıları ve görüşleri ile birlikte dile getirmişlerdir. Bir yayında eleştiri sınırlarının aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi için yazının bütünü ele alınıp incelenmelidir. Davacının K… Kaymakamlığı yapmış bulunmasından dolayı kendisine görevi ile ilgili eleştirilerde bulunulmuştur. Kamu görevlilerinin görevlerinden dolayı yapılan eleştirilere karşı daha esnek davranmaları, ağır eleştirilere açık olmaları gerekir.
Şu durumda, dava konusu yazı bir bütün olarak ele alındığında demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte olduğu ve sivil denetim içerdiği, bu durumda ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve müdahale gerekmediği halde davacının kişilik hakkına saldırının varlığının kabulü doğru olmamıştır. İstemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/102013 gününde oybirliğiyle arar verildi.