DEFTER VE KAYITLARI TUTMAMA SUÇU

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ CMK’NIN İLGİLİ MADDESİNİN UYGULANMAMASINA GEREKÇE OLARAK GÖSTERİLDİĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

T.C YARGITAY
19.Ceza Dairesi
Esas: 2015 / 11001
Karar: 2017 / 1428
Karar Tarihi: 20.02.2017

ÖZET: Sanık hakkında temyize konu suçun işlendiği tarihten daha sonra karara bağlanarak kesinleşen, başka bir mahkemece başka bir suçtan dolayı verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının, CMK’nın ilgili maddesinin uygulanmamasına gerekçe olarak gösterilmesi, şartları taşımasına rağmen sanık hakkında CMK’nın ilgili maddesinin bu gerekçeyle uygulanmaması, Kanuna aykırı olmakla, katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, sanık hakkında verilen bozulmasına karar verildi.

(2709 S. K. m. 67) (5271 S. K. m. 231) (5237 S. K. m. 50)
Dava ve Karar: Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak,
Sanık hakkında atılı suçtan verilen kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/(1) maddesi uyarınca, seçenek tedbire çevrilmesine dair hükmün incelenmesinde;
Mahkemece sanık hakkında kurulan 5 ay kısa süreli hapis cezasının, TCK 50/(1)-d maddesi gereği sanığa verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın takdiren “… 5 ay süreyle bir siyasi partinin yönetim kuruluna üye olmaktan yasaklanması yaptırımına çevrilmesine…” karar verildiği görülmektedir.
Kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/(1)-d maddesinde yer alan “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanması” kararına çevrilmesi için, hükmedilen seçenek yaptırımın, işlenen suçla bağlantılı ve sanığı suç işlemeye yönelten sosyal, psikolojik ve çevresel etkenlerle sanık arasındaki bağı ortadan kaldırarak sanığın yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik olması gerekmektedir.
Yine, 5237 sayılı TCK’nın 50/(1) maddesinde, sanık hakkında verilen seçenek tedbirin, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; “Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,” çevrilebileceği öngörülmüş olup, hakimin takdir yetkisine bırakılan kısıtlanabilecek davranış, sanığın yapabileceği “…belirli yerlere gitmek veya belirli etkinlikleri yapmak…” olabilir.
Ancak, sanığın “bir siyasi partiye yönetim kurulu üyesi olmaktan yasaklanması” tedbirinin kanunla hakimin takdir yetkisine bırakılan “belirli bir etkinlik” olup olmadığı tartışılmalıdır.
T.C. Anayasası’nın “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67. maddesinde ise; “…Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir…” hükmü yer almaktadır.
Yine T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde; “… Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz…” hükmü de bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’da geçen “belirli etkinlik” kavramının anlamı; “… İnsanın çevresiyle arasındaki ilişkileri düzenleyen her türlü eylem-çalışma, iş yapma, işlerlik ve devinim…” dir. Kişilerin bir siyasi partinin yönetim kuruluna üye olması eylemi, sadece dış dünyada etkisi hissedilen beşeri bir davranış olmasının yanında, çerçevesi yasalarca belirlenen ve koruma altına alınan, statüleştirilen bir tanımı kapsamakta, bu suretle siyasi bir faaliyet olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla kişilerin bir siyasi partiye ve partinin organlarına üye olması eylemi, Anayasa’nın 67. maddesinde belirtilen “…bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma…” tanımı ve kapsamı içinde değerlendirildiğinden, siyasi temel hak ve özgürlükler kapsamındadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; Mahkemece, sanığın “siyasi parti yönetim kurulu üyesi olmak” davranışında bulunmasının yasaklanması, Anayasa ve yasalarla koruma altına alınan siyasi temel hakkının kısıtlanması anlamına gelmekte olup, bir temel hakkın 5237 sayılı TCK’nın 50/(1)-d maddesinde yazılı olan ve sadece “belirli bir etkinlik” olarak değerlendirilmesi, bu hususta kanunda takdir hakkı bulunmamasına rağmen, kısa süreli hapis cezasına seçenek tedbirin konusu yapılması,
Kabule göre ise;
Sanık hakkında temyize konu suçun işlendiği tarihten daha sonra karara bağlanarak kesinleşen, başka bir mahkemece başka bir suçtan dolayı verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının, CMK’nın 231. maddesinin uygulanmamasına gerekçe olarak gösterilmesi, şartları taşımasına rağmen sanık hakkında CMK’nın 231. maddesinin bu gerekçeyle uygulanmaması,
Kanuna aykırı olmakla, katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, sanık hakkında verilen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 20.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Call Now Button
error: Content is protected !!
WhatsApp chat